Federasyon şikeye gerçekten karşı mı?
Tuncay Özkan’ın ortaya çıkardığı ve günlerdir Milliyet sayfalarında tefrika edilen şike skandalı, hep bilinen ama açıkça konuşulamayan bir başka gerçeği ortaya çıkardı. Onu da ben yazayım: Futbol Federasyonu başta olmak üzere futbol dünyasının içindeki kişi ve kuruluşların önemli bir bölümü, aslında şike yapılmasına karşı değil.
Birçok kişinin bu görüşümden rahatsızlık duyacağından eminim. Ama görüşümden de o kadar eminim.
Tuncay Özkan’ın ortaya koyduğu ve şu anda Kadıköy Savcılığı tarafından soruşturma konusu yapılan belgeler bir şeyi açıklıkla ortaya koyuyor: Bazı kişiler, bazı hakemler üzerinde çeşitli yollarla etkili olmuşlar ve bazı maçların sonuçlarını istedikleri gibi belirlemişler.
Kuşku yeterli ama…
Yasal izinle elde edilmiş telefon konuşmalarının içeriği bunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.
Buna rağmen bugüne kadar özellikle adı geçen hakemler ve teknik direktörler hakkında hiçbir işlem yapılmış değil.
Şimdi denilecek ki; “İddialar henüz savcılıkça soruşturuluyor, bir yargı kararı olmadan kimsenin suçlu olarak ilan edilmesi mümkün değil.”
Bu kimsenin itiraz edemeyeceği temel bir hukuk kuralı.
Kadıköy Savcılığı, soruşturmasını 4422 sayılı “Çıkar amaçlı suç örgütleri” ile ilgili yasa çerçevesinde sürdürüyor.
Yani şunu inceliyor: Başta Ali Fevzi Bir olmak üzere birtakım hakemler ve teknik direktörler sonunda bir çıkar elde etmek üzere bir suç örgütü oluşturmuşlar mı, oluşturmamışlar mı?
Eldeki deliller ve tanıkların ifadelerine göre savcılık “çıkar amaçlı bir suç örgütü”nün varlığından emin olursa dava açacak ve mahkeme de bu iddiayı inceleyip bir karara varacak.
Peki savcılığın ya da mahkemenin “çıkar amaçlı suç örgütü”nün oluşmadığına karar vermesi halinde ne olacak?
Yasa açık, ya takipsizlik kararı verilecek ya da mahkeme sonunda sanık durumundaki kişiler beraat edecekler.
Bu durumda şike yapılmamış mı sayacağız? Şike yapılmış olması için mutlaka “bir suç örgütünün varlığı” mı gerekiyor? Yoksa “şike kuşkusu”nun varlığı bile sorumluların cezalandırılması için yeterli mi?
Federasyonun geçerli yönetmelikleri, kuşkunun yeterli olduğunu söylüyor. Zaten bu konuda daha önce alınmış kararlar da bu kuşkunun varlığından kaynaklanıyor.
Sadece seyrediyorlar
Savcılıkta bulunan ve Milliyet’te de bir bölümü yayımlanan yasal izinle elde edilmiş telefon kayıtları bu “kuşku”yu yaratmıyor mu? Telefon kayıtlarındaki “Arpayı verdik”, “Kadınları ayarladık”, “Sen hakemi tayin ettir, gerisi kolay” sözleri kimsenin içindeki “kuşku” tohumlarını filizlendirmiyor mu?
Bütün bu ayarlamalar para ya da kadın gibi maddi bir çıkar için değil de sırf “hatır için” bile yapılmış olsa bu şike değil mi? “Hatır şikesi” serbestçe yerine getirilecek bir eylem mi?
Futbol Federasyonu işte bu nedenlerle mahkemenin vereceği kararın sonucunu beklemek durumunda değil. Çünkü mahkemenin vereceği karar sadece “çıkar amaçlı suç örgütü” oluşturulup oluşturulmadığını gösterecek. Şike yapılıp yapılmadığını değil.
Şike kararını verecek olan kurum doğrudan doğruya Futbol Federasyonu ve Merkez Ceza Kurulu’dur ve onlar da sanki bu olanlar kendilerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi olayları seyretmekle yetiniyor.
Tekrar ediyorum: Futbol Federasyonu şikeye gerçekten karşı değil. Eğer karşı olsaydı bu konunun üzerine çoktan gitmiş, sorumlularını ceza kuruluna sevk etmiş olurdu.