Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ABD gezisi ile ilgili en geniş değerlendirmeyi dünkü Milliyet’te Yasemin Çongar’ın analizinde okumuş olmalısınız.
Gül’ün temaslarının ve söyleminin ABD yönetim çevrelerinde memnuniyetle karşılandığı anlaşılıyor.
Böylece tezkerenin reddi ile başlayan, Süleymaniye Olayı ile zirvesine çıkan Türkiye-ABD krizinde yeni bir dönemece de gelmiş bulunuyoruz.
Abdullah Gül’ün Başbakanlığı döneminde bozulan ilişkinin, Dışişleri Bakanlığı döneminde düzelme yoluna girmesi ise kaderin bir cilvesi olmalı..
Bir tür bubi tuzağı
Soğuk savaş döneminde Türk halkının sol fikirleri benimsemiş küçük bir azınlığı dışında kalan büyük bölümü için ABD, ciddi bir dost ve önemli bir müttefikti..
Altıncı Filo’nun Türkiye’yi ziyaretini protesto edenlere karşı silahlı ve kitlesel saldırı da bu ülkede gerçekleşti, başkaları unutsa da ben unutmuyorum.
Kıbrıs Harekâtı sonrasındaki ambargo bir yana bırakılacak olursa Türk hükümetleri ile ABD yönetimleri de bu çizgiyi korumaya özen gösterdiler.
Taa ki ABD askerlerinin Irak’a geçişleri için Türkiye topraklarını da kullanmalarına izin veren tezkere reddedilene kadar..
Ancak, Abdullah Gül’ün, Washington temaslarında gündeme gelen bir konu var ki ilişkilerin içine yerleştirilmiş bir tür bubi tuzağına benzetiyorum bunu..
Bu Türkiye’nin, Irak’a asker göndermesi konusudur.
İşin aslı şu ki..
Öyle görünüyor ki Türk hükümeti, bu konudaki ileri bir adımıyla ABD yönetimine hakim olan havayı değiştirme olanağını yakalayabileceğini de düşünüyor.
Abdullah Gül, çeşitli kereler bunun bir “jandarmalık” faaliyeti olarak görülmemesi gerektiğini söylemiş olsa da olayın Türkiye’deki algılanış şeklini sanırım değiştiremeyecek.
Eğer Birleşmiş Milletler ya da NATO ortak kararları çerçevesinde bir uluslararası meşruiyet sağlanamazsa, konu yine TBMM’nin önüne bir tezkere aracılığıyla getirilecek.
Bu yeni tezkerenin içeriği, reddedilen tezkereden daha ileri olmak durumunda. Eski tezkerede sadece ABD birliklerine geçiş izni söz konusuyken, bu yeni tezkerede doğrudan doğruya Türk askerinin en sorunlu bölgelere gönderilmesi söz konusu olacak.
Her ne kadar “jandarmalık yapmak için gitmiyoruz” dense de fiiliyatta gerçekleşen tek şey bu olacak.
Tezkereye çuval!
Türk halkının, askerlerinin güvensiz bir ortama gönderilmesini alkışla karşılayacağını sanmıyorum.
Nitekim, daha ortada bir tezkere yokken iktidar partisine mensup bazı milletvekillerinin bile “tezkerenin başına çuval geçireceğiz” yollu demeçler vermeye başlamaları, bu yeni tezkereyi geçirmenin eskisinden daha zor olacağını gösteriyor.
Ve bu yeni tezkere geçirilemezse, Türkiye-ABD ilişkilerinin neredeyse tamamen kesilme noktasına geleceğini görmemek için de kör olmak gerek.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nı şimdi ciddi bir sınav bekliyor.
Ya bütün eleştirileri göğüsleyip tezkereyi geçirerek ABD ile yeni bir dönem başlatacaklar ya da tezkerenin reddini seyredip yapamayacakları bir işe kalkışan “acemi politikacı” damgasını yiyecekler..