Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Tanrım aklımızı sen koru

Türkiye’yi çok seviyorum. Burada monotonluk diye bir şey yok. En can sıkıcı bir anda bile en olmadık olaylarla karşılaşıp neşenizi bulabilirsiniz.

Ama son günlerde bu sürprizlerin sayısı o kadar arttı ki bu bile kendi başına bir monotonlaşma eğilimi yaratıyor.

Örnek mi istiyorsunuz? O kadar çok ki…

Televizyonlardan birinde muhabir anlatıyor:

“İçinde Sezen Aksu, Fatih Erkoç ve Onno Tunç gibi sanatçıların da bulunduğu bir uçak Bursa’dan İstanbul’a gelirken kayboldu.”

Bir anda yüreğiniz “hop” ediyor. Spiker anlatmaya devam ediyor:

“Ama biz Sezen Aksu ile irtibat kurduk, o uçakta olmadığını tesbit ettik!”

Tanrım aklımı sen koru!

Be kadın, Sezen Aksu ile irtibat kurup uçakta olmadığını anladıysan, habere niye “içinde Sezen Aksu’nun bulunduğu uçak” diye başlıyorsun?

Yine bir televizyon kanalındayız. Acar muhabirimiz olay yerinde, titreyen sesiyle telefondan bildiriyor:

“Binada üç kişinin öldüğü açıklandı ama kapıda beş ambulans olduğuna göre demek ki beş ölü var. Başkalarının da öldüğü galiba saklanıyor.”

Haydaa! Siyasal’dan arkadaşım Hayri de o binada çalışıyor. Telefona sarılıyorum, belli ki benim gibi daha binlerce insan aynı münasebetsiz muhabirin sözü üzerine paniğe kapılmış yakınlarını arıyorlar.

Allahtan gazeteci olmanın avantajları var, aradığıma ulaşıp, rahatlıyorum.

Peki santral kilitlendiği için yakınlarına bir türlü ulaşamayanlar ne yapıyor?

Onların akıl sağlığı kime emanet?

Kumkapı’da bir cinayet işleniyor. Kadın kadına yemek yemeye gelenlere etraftaki ayılardan bazıları sarkıntılık ediyor.

Kargaşa, itiş kakış… Nasıl oluyorsa oluyor, genç bir kız elindeki bıçakla bir adamı bacağından yaralıyor.

Kötü kader diye buna denir işte. Bıçak damara geliyor, adamı kimse hastaneye götürmüyor.. Kızımız katil zanlısı olarak cezaevine giderken, genç bir adam da kara toprağa veriliyor.

Mahkeme, duruşma derken karar veriliyor: 6 yıl 8 ay hapis.

Bir adam öldürmüş olmanın utancını ömrü boyunca taşıyacak olan genç kız infaz yasasından da yararlanıp 21 ay sonra aramıza geri dönecek.

O tahliye olana kadar, öldürülen adamdan bu dünyada bir toz parçası bile kalmamış olacak.
Kararın verildiğinin ertesi günü gazetede bir köşe yazısı:

“İnanamıyorum! Hakikaten inanamıyorum.. Yasaların biz kadınları korumadığına inanmak istemiyorum.”

Hoppala! Yazının devamını gözlerim dışarda okuyorum. Siz de okuyun:
“Demek ki bizim kanunlarımız sokakları erkeklere ait görüyor. Kadınların geceleri tek başlarına, kadın kadına bir yerlere gitme hakları yok. .. Bizim yasalarımız kadınları Kumkapı’ya gittikleri için cezalandırdı. Bu kararla Türk kadınlarına şu hatırlatılmak istendi. Eğer 6 yıl hapis yatmak istemiyorsan, erkeklerin sarkıntılıklarını hoş görüyle karşılayacaksın.”

Şimdi bir de beni dinleyin:
1-Yasalarımız yazarın inandığının tam tersine kadınları koruyor. Aynı suçu bir erkek işlemiş olsaydı rahatlıkla 12 yıl 6 ay hapsi yerdi.

Hem yasalar, hem mahkeme genç kızın cinayeti işlediği andaki durumunu dikkate alarak en az cezayı uyguladı.

2- Yasalar sokakları erkeklere ait görmüyor. Eğer öyle görmüş olsaydı, bir erkek öldüğü için hanım kızımızın belki de idamla yargılanması gerekirdi ki bu da hiç kimsenin aklına gelmedi.

3- Genç kız Kumkapı’ya kadın kadına gitmek cesaretini gösterdiği için değil, eline geçirdiği bıçağı
capcanlı bir insana acımasızca sapladığı için cezalandırıldı.

4- Ölen canlının erkek ya da kadın olması değil, insan olması önemliydi.

5- Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir yasa ve ahlak kuralı bir kavga sırasında karşısındakini öldürme hakkını kimseye vermiyor.

6- Yasalar erkeklerin sarkıntılıklarının hoşgörüyle karşılanmasını öğütlemiyor. Tam tersine erkeklere, bu aptallığı yaptıkları takdirde “yok yoluna gideceklerini” bir kez daha gösteriyor.

Bu arada Hoca’yı da unutmamalı.

Hoca bir haftadır “hükümeti kurmakla görevli olmanın” tadını çıkarıyor.

Rahatlıkla bir tek güne sığdırabileceği randevuları bir haftaya yayıyor.

Kiminle görüştüyse, ortaklık teklifleri kabul edilmiyor. Hatta bir daha kapıya bile gelmemesi nazikçe hatırlatılıyor.

Bir haftalık hırlamanın sonunda Hoca’dan açıklama: Liderlerle görüşmelerimizi tamamladık.
Çok olumlu geçti. Şimdi hükümeti kurma çalışmalarına başlıyoruz!

Türkiye’de bile bu kadarına alışkın değildik.

Tanrım aklımı sen koru!