Refah Partisi 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıktığından beri Türk aydınlarının en önemli gündem maddelerinden birisi de siyasal İslam’ın yükselişi oldu. Gelecek hafta yapacağımız seçimin en çok merak edilen yönlerinden birisi de bu eğilimin devam edip etmediği.
Necmettin Erbakan geçtiğimiz seçimdeki temel stratejisini Türkiye’yi inananlar ve inanmayanlar olarak ikiye bölme esasına dayandırmıştı.
Bu siyasetinde de başarılı oldu. Türkiye’yi öylesine böldü ki toplum olarak bunun sancılarını daha çok uzun yıllar çekeceğiz.
İslam’ı siyasetlerinin merkezine koyanların ağzından en çok duyduğumuz şey, Türkiye’nin nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğuydu. Böyle bir ülkede rejimin İslami esaslara dayanmasından daha doğal ne olabileceğini savunuyorlardı.
Bugün Radikal’de ayrıntılarıyla okuyacağınız TESEV’in araştırması, Türk insanının genellikle dindar olduğunu ancak dini kişisel yaşamla sınırlı gördüklerini ortaya koyuyor. Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından birisi bu: Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke halkının yüzde 67.2’si dinin kamu yaşamını etkilemesini, devlet ve siyaset düzenini yönlendirmesini zararlı buluyor.
Cumhuriyet idaresinin ülkeyi ileriye götürdüğünü düşünenlerin oranı bunun da üzerinde: Yüzde 77.3.
Bir başka ilginç sonuç da Cumhuriyet’in en önemli devrimlerinden birisi olan Medeni Kanun ile ilgili olan sorulara verilen yanıtlar. Medeni Kanun’un değiştirilip İslam hukukuna göre erkeğin dört kadına kadar evlenmesini uygun bulanların oranı yüzde 10.7 ile sınırlı. Boşanmada İslam hukukunun geçerli olmasını savunanlar yüzde 14, kız çocukların mirastan daha az pay almasını savunanlar yüzde 13.9, zina yapan kadın ve erkeklerin şeriat hükümlerine göre cezalandırılmasını uygun bulanlar ise sadece yüzde 1.4… Bu rakamlar, Türkiye’nin şeriat kurallarına göre yönetilmesini isteyenlerin oranının yüzde 21.2 olduğu dikkate alındığında bize başka şeyler de söylüyor: Bizzat şeriatı savunanların bile şeriat uygulamaları konusunda net bir fikirleri yok!
Bence araştırmanın ilginç sonuçlarından biri de Türk insanının kendisini nasıl tanımladığı ile ilgili. Bugün sancısını çektiğimiz birçok sorunun çözümü için bir hayli ümitli olmamızı sağlayacak bir sonuç bu: İnsanımızın yüzde 53.9’u kendilerini öncelikle Türk ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tanımlıyor. Kendisini öncelikle Müslüman olarak tanımlayanların oranı yüzde 35.7.
Ve en önemli sonuç: Türklerin yüzde 85.2’si bir insanın Allah’a ve Hz. Muhammed’e inanıyorsa namaz kılmasa, oruç tutmasa, içki içse bile Müslüman sayılması gerektiğine inanıyor.