Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ben soruşturma Komisyonunda olsaydım

 Abdullah Çatlı’nın, devletin çeşitli kademelerindeki görevlilerle nasıl içli dışlı olduğu artık iyice gün ışığına çıktı.

Susurluk’u dünya gündemine sokan trafik kazasının ardından yapılan ilk yorumlarda, bir emniyet müdürü (Hüseyin Kocadağ) ile Abdullah Çatlı gibi 7 kişinin katledilmesinden yargılanan bir zanlının nasıl olup da aynı otomobilde bulunabildikleri tartışılıyordu.

Demek ki Hüseyin Kocadağ’ın günahı boş yere alınmış. Şimdi ortaya çıkıyor ki Emniyet Genel Müdür Danışmanı’ndan tutun da daire başkanlarına kadar herkes Çatlı’nın ahbabıymış.

İfadelere bakılırsa bu yetkililerin Çatlı ile tanışmaları hep çeşitli tesadüflerden ibaret. Yani hiçbiri resmi bir görev sırasında Çatlı ile karşılaşmamışlar. Hepsi Çatlı’nın devletin çeşitli operasyonlarında kullanıldığını bildiklerini, ama böyle bir operasyonda bir arada olmadıklarını söylüyorlar.

Böyle söyleyerek belki bazı gerçekleri saklamaya çalışıyor olabilirler. Bunun için kimseyi suçlamamıza yetecek belgeye sahip değiliz. Ben şimdilik Soruşturma Komisyonu’na verilen ifadelerin tümüyle doğru olduğunu varsayıyorum.

Eğer gerçekten böyleyse ve bu beyler Çatlı ile çeşitli vesilelerle karşılaşmışlarsa ağır görev ihmali var demektir.

Emniyet Genel Müdürü’nün eski danışmanı, Çatlı ile bir yemekte karşılaştığını söylüyor. Soruşturma Komisyonu’nda olup şu soruyu kendisine sormak isterdim: Çatlı’nın 7 kişinin katledilmesi suçuyla yargılandığını ve polis tarafından arandığını biliyor muydunuz? Neden hemen Çatlı’yi yakalatıp, adli makamlara teslim etmediniz? Arandığını bildiğiniz bir zanlının elini kolunu sallayarak yemek yenilen yeri terk etmesine nasıl göz yumdunuz?

Bir suçluyu yakalamaktan bilerek kaçınmak suç değil mi? Bakalım idari ve adli yetkililer bu samimi ifadelerle suçlarını bizzat itiraf eden görevlilerle ilgili nasıl bir işlem yapacak?

Bir de Topal cinayeti var. Bazı polislerin Ağar’ın verdiği emirle bırakıldıklarını Kemal Yazıcıoğlu açıkladı. Daha da ileri gidip, “Görevden alınmasaydım, bu polislerle ilgili yeni ipuçları bulmuştum, olayı çözecektim” dedi.

Polisler ilk kez yakalandığında neden olaydan savcılık haberdar edilmemişti? Neden resmi bir sorgulama yapılıp olay açıklığa kavuşturulmadı da gizli kapaklı gayri resmi bir sorguyla yetinildi? Bir cinayet soruşturması yapıldığına göre neden ifadeler resmen alınmadı? Neden sorgulananlar savcılığa sevk edilmedi? Sorgulananların suçsuz olduğuna kanaat getirmek sorguyu yürüten polisin işi mi, yoksa tutulacak soruşturma tutanağına bakıp kararını vermesi gereken savcının işi mi?

Ben soruşturma komisyonunda olsam, Yazıcıoğlu’na bunları da sorardım. Kim bilir önümüzdeki günlerde geri çağırıp belki bu soruları da sorarlar. Cevapları çok merak ediyorum.