Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Beş saatin esrarı

Egebank’ta yürütülen soruşturmada elde edilen bilgiler ortaya çıktıkça daha çok şaşıracağız gibi görünüyor.

Bugün Radikal’de yer alan haberi dikkatle okumalısınız. Bu aynı zamanda sadece 5 milyon dolar ödeyerek bir bankanın nasıl satın alınabileceğine ilişkin bir ‘ticaret dersi’ de aynı zamanda..

Murat Demirel, Egebank’ı satın almak için bankanın sahibi Hüseyin Bayraktar ile 100 milyon dolarlık bir fiyatta anlaşmış. Bu tutarın sadece 5 milyon dolarını kişisel servetinden karşılamış, geri kalanını çeşitli yollarla Egebank’ın içini boşaltma operasyonlarından temin etmiş.

Türkiye’de banka kurmak, banka alıp satmak izne tabi. Şimdi bir kez daha ortaya çıkıyor ki bazı kamu görevlileri bu alım satım işine izin verirlerken bazı şeylerden etkilenmişler. Bu siyasi nüfuz da olabilir, ne şekilde sağlandığını şu anda bilemediğimiz bazı ekonomik çıkarlardan da kaynaklanıyor olabilir.

Savcılığın şu anda yürütmekte olduğu soruşturmayı bu yönde de derinleştirmesi gerekiyor. Yasal görevlerini şu ya da bu nedenle yerine getirmekten kaçınanların kim olduklarını bilmek hakkımız.

Söz konusu alım satımın yapıldığı dönemde bu konuyla yetkili kuruluş
Hazine Müsteşarlığı’ydı. Müsteşarlık banka satın almak isteyen kişi ya da şirketlerin mali durumlarını, piyasadaki şöhretlerini vs. araştırıyor, mali yapısı ve şöhreti bir banka işletmeye uygun olmayanlara bu izni vermiyordu.

Bu soruşturmayı o dönemde kimlerin yaptığını ve ne sonuca vardığını da bilmek zorundayız. O tarihe kadar kayda değer hiçbir ticari başarısı olmayan bir kişiye bu iznin nasıl verildiğini öğrenirsek, gerçek sorumluların kimler olduğunu da daha iyi göreceğiz.
Araştırılması gereken çok önemli bir başka konu dünkü Radikal’in manşetindeki konudur. Bankalara el konulması ile ilgili gizli kararın alındığı zamanla, Murat Demirel’in adamlarıyla birlikte gelip Egebank’ı fiilen soyduğu zaman arasında sadece beş saatlik bir zaman farkı var.
 

Bu beş saat içinde Egebank’a el konulacağını kimlerin bildiği de ortada. Koalisyonun üç lideri, Merkez Bankası ve Hazine’den bazı üst düzey bürokratlar ve zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Murat Demirel’e bu bilginin o beş saatlik süre içinde ulaştırılmasından kimin sorumlu olduğunu bulursak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 7 yıl temsil etmiş bir vatandaşımızın üzerinde haksız yere bir kuşku doğmasını da önlemiş olacağız.
 

Ve elbette bilmemiz gereken çok önemli bir konu daha var: Murat Demirel’in Egebank’ın kasasındaki paraları çuvallara doldurup götürdüğü ne zaman fark edildi? Güvenlik kameralarının bu soygunu tespit ettiği ne zaman anlaşıldı? Bankaya el konulmasıyla ‘Kasırga Operasyonu’nun başlaması arasında geçen 9.5 aylık zamanda bu bilgiler neden saklandı? Çalınan paranın yurtdışına kaçırılması ve bazı delillerin karartılması için Murat Demirel’e sağlanan bu zamandan kim sorumlu?
Öyle görünüyor ki henüz elimizde ahtapotun sadece kafasıyla bir bacağı var. Öteki bacaklar ortaya çıktıkça Türkiye’nin nasıl bir çete tarafından ele geçirildiğini daha iyi anlayacağız.