Benetton’un kendine özgü reklam kampanyalarının mucidi Oliviera Toscani geçenlerde Türkiye’deydi. Gazetelerde yayımlanan söyleşilerini sizler de okumuş olmalısınız.
Önemli toplumsal olayları işleyen çarpıcı fotoğraflarla yürütülen Benetton kampanyaları reklamcılar arasında hâlâ tartışılıyor. Bir kısım reklamcı Toscani’yi şarlatanlıkla bile suçluyor. Ama ben onlara katılmıyorum.
İnsanlık tarihinde derin izler bırakacak önemli toplumsal olaylara bir ürünün reklamı ile de olsa tüm insanların dikkatini çekmenin utanılacak bir yönü olmadığını düşünüyorum. Neyse zaten konumuz da reklamcılık ahlakı değil.
İmaj ustası Toscani’ye ülkemize geldiğinde “Türkiye’nin imajı hakkında ne düşündüğü” sorulmuş. Toscani’nin cevabı etkileyici: Tek kelimeyle kargaşa!
Kentten uzakta bir çiftlikte yaşayıp, at yetiştiriciliği yapan bir insanın Türkiye’ye geldiğinde dikkatini çeken ilk şeyin ‘kargaşa’ olmasında yadırganacak bir yön bulmayabilirsiniz. Ama unutmayın ki bu adam sıradan birisi değil.
Toscani’nin sözlerini okuyunca etrafıma daha dikkatli baktım. Trafikten tutun da yemek yemek için gittiğimiz lokantalar bile tam bir kargaşa içinde. Tek bir gişenin önünde üç ayrı kuyruk oluşturan otomobiller mi ararsınız, yoksa aklına estiği her yere bir ‘kondu’ konduruveren mi? Herhalde dünyanın en karışık havaalanlarını da Türkiye’den başka bîr yerde bulamazsınız. Uçak kapısında bekleyip “dış hatlar transit yolcu var mı?” diye bağırılan bir başka ülke var mı?
Süleyman Demirel ile birlikte Türkmenistan’a giden arkadaşlarımızın yazdıkları yazıları dikkatle okudum. Dünyanın birçok başka yerinde olduğu gibi orada da Türk girişimciler inanılmazı gerçekleştiriyorlar.
Bir batılının girişmeye cüret edemeyeceği işlerin altından Türkler başarıyla kalkabiliyorlar. ‘Kargaşa’ ortamlarında bu denli önemli ticari başarılar elde etmemizi sağlayan, Toscani’nin işaret ettiği şey olmalı.
Toplumsal hayatımızın her anında yaşamaya alıştığımız kargaşanın siyasal hayatımıza da yön vermemesine imkân yok elbette.
Aylardır “gergin toplantı”, “gergin gün”, “gergin MGK”, “8 yıl gerginliği” ile yatıp kalkıyoruz.
Normal bir ülkede bütün toplumsal hayatı derinden etkileyecek bu ‘gerilimlere’ o kadar alıştık ki yeni gerginlikler yaratmak için sanki herkes fikir birliğine varmış gibi.
Tansu Çiller’in, ahlak dışı hesaplarla kurulmuş bir koalisyonu yaşatabilmek için sarıldığı gerginlikleri tırmandırma politikasının toplumda bu denli yansımalar bulması genlerimize kazınmış bu ‘kargaşa’ faktörünün bir sonucu aslında.
Umarım bu kadar kargaşadan sonra kendimize düzenli ve kuralla belirlenmiş medeni bir hayat kurmayı da başarırız.