RADİKAL

Hocanın yaptığını yapma

 Son günlerde TRT ekranlarında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı tarafından yaptırılan bir film yayımlanıyor. Film şöyle: Bir aile, eskiden oturdukları bir apartmana bayram ziyaretine gidiyor. Ama her nasılsa çaldıkları bütün kapılar cevapsız kalıyor. Hiç kimseyi yerinde bulamamanın üzüntüsünü yaşarlarken çalınan son kapı açılıyor ve içeriye buyur ediliyorlar.

Misafirler eski komşularından hiçbirini yerlerinde bulamadıklarını anlatarak üzüntülerini ifade ediyorlar. Ev sahibi de onlara hak veriyor. Artık eski geleneklerin yerinde yeller estiğini, herkesin bayramı tatil fırsatı bilip bir yerlere gittiğini, bayramlaşma âdeti gibi güzel bir âdetin bu yüzden yok olup gitmekte olduğunu anlatıyor.

Filmin mesajı belli: Tatile çıkmak gibi ‘modern’ zaman âdetlerini bir yana bırakın, bayramlarda tatile gitmek yerine konu komşuyla bayramlaşmayı tercih edin.

İnsanların tatil yerlerinde de birbirleriyle bayramlaşabileceklerini, kutsal bayramların dünyanın neresinde olursa olsun kutlanabileceğini bir yana bırakıyorum.

İlginç olan şey bence bu filmi yaptıran ve devlet televizyonunda yayımlatan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve yardımcısının ‘bayram alışkanlıkları’nın durumu.

Geçen Ramazan Bayramı’nda her ikisi de Ankara dışında tatildelerdi. Bu bayramda da bir tanesi – Allah kabul etsin – hacda, diğeri de İstanbul’daki medyaya açık mezar ziyaretini takiben Marmaris’te olacak.

Yani sizin anlayacağınız durum tam fıkradaki gibi: Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma!

Hazır sırası gelmişken Başbakan Erbakan’ın ‘hac’ ziyareti ile ilgili tartışmalara bir katkıda da ben bulunmak istiyorum.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Tarihi’nin 3. cildinde yer alan bir olayı hatırlatmalıyım.

Biliyorsunuz ‘halife’ unvanlı Osmanlı padişahları hacca gitmezlerdi. Bunun nedeninin Sultan 2. Osman döneminde cereyan eden bir olay olduğunu tahmin ediyorum.

Sultan Osman hacca gitmeye karar verince hazırlık yapmaları için Halep, Şam ve Mısır’a memurlar gönderildi. Mekke emirine de haber salındı ki padişahın hac görevi sırasında bir aksilik yaşanmasın.

Hac hazırlıkları ilerleyince Otağı Hümayun’un Üsküdar yakasına taşınması emredildi. İşte tam bu günlerde aynı zamanda Padişah’ın da kayınpederi olan Şeyhülislam Esad Efendi bir fetva yayımladı.

Fetva şöyle diyordu: Padişahların hacca gitmesine lüzum yoktur, oturup adalet etmesi kafidir!

Necmettin Bey ve avanesinin devlet yönetimini bir kenara bırakıp Suudi Kralı’nın sarayında yatıp kalkarak hacca gitmesinin sebebi acaba bu olabilir mi: Yani ‘Madem adaletli bir yönetim gösteremiyoruz, bari hacca gidip günahlarımızdan arınalım’ diye mi düşündüler?

Ne dersiniz?