RADİKAL

Kadınsız bir dünya?

 Amerika’da geliştirilen yeni bir yöntem geçtiğimiz hafta içinde basında ‘tıpta mucize yöntem’ başlıklarıyla yer aldı.

Mucize olarak sunulan gelişme isteyenin kız, isteyenin erkek çocuk sahibi olabilmesi.
Tüp bebek teknolojisindeki gelişmelerin doğal bir sonucu olduğu bildirilen yeni yönteme göre kız çocuk sahibi olmak isteyen 9 anne de amacına kavuşmuş. Buna karşılık kaç annenin erkek çocuk sahibi olmak istediği ve kaçında başarı sağlandığı uygulamayı geliştiren klinik tarafından açıklanmamış bulunuyor.
Lübnan doğumlu ‘Fransız’ yazar Amin Maalouf’un Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl adını taşıyan romanını (Metis Yayınları, Çeviren: Esin Talu-Çelikkan) tesadüfe bakın ki geçen hafta içinde okudum.
Maalouf romanında para kazanmak hırsıyla gözü dönmüş bir bilim adamının geliştirdiği yöntemle dünya nüfus dengesinin altüst oluşunu anlatıyor.
Genetik alanında çalışmalar yapan bu bilim adamının geliştirdiği bir ‘madde’ de tıpkı çağımız tüp bebekçilerininki gibi isteyenin kız, isteyenin erkek çocuk sahibi olmasına olanak veriyor.
Yöntem hükümetlerin de göz yummasıyla kısa sürede tüm dünyaya yayılıyor. Ve kolayca tahmin edebileceğiniz gibi başta Ortadoğu olmak üzere Hindistan, Uzak Asya, Afrika ve Latin Amerika’da erkek çocuk doğumları hızla artıyor. Birçok bölgede kız çocuk doğmaz hale geliyor.
‘Madde’nin bir de yan etkisi var. Erkek çocuk sahibi olmak amacıyla bu ‘madde’yi kullanan erkeklerin bir daha kız çocukları hiç olmuyor.
Başlangıçta çok insani bir isteğin karşılanması olarak görülen bu uygulamanın ne anlama geldiği, bu yöntemle doğan çocular yetişkinlik çağına geldiklerinde ortaya çıkıyor: Milyonlarca erkek yetişkine karşılık birkaç yüz bin genç kadın!
Bunun nasıl bir toplumsal kargaşaya yol açtığını tahmin etmek zor değil. Bunu Amin Maalouf’un mükemmel üslubuyla okumalısınız.
Sorun yalnızca ergenlik çağına gelmiş genç erkeklerin kendilerine bir eş bulup bir aile sahibi olmaları ya da bu dengesizliğin yol açtığı cinsel açlık problemi ile sınırlı kalmıyor.
Bir süre sonra bugünün ‘maço’ toplumları kendilerini yok olma tehlikesi ile karşı karşıya buluyorlar. ‘Madde’ güney yarım kürenin etnik sterilizasyonuna yol açıyor. Birçok ulus sapına kadar erkek olarak yok olup gidiyor.
Güney yarım kürede bunlar olurken kuzey de bu olayların yol açtığı göç dalgası ve terör yüzünden korkunç bir gelecekle karşılaşıyor. Tıpkı ‘alacakaranlık kuşağı’ndakilere benzeyen bir dehşet öyküsü…
Maalouf’un kehanetleri bir bilim kurgu romanı hafifliği olarak değerlendirilmemeli. Bugün biliyoruz ki Hindistan’da, Pakistan’da erkek çocuk sahibi olmak için kız çocukların hayatlarına kürtajla son veriliyor. Geçmişte sadece bir tek çocuk sahibi olmalarına izin verilen Çinli ailelerin doğan çocukları kız olunca onu ölüme terk ettikleri de insanlık tarihinin utançları arasında.
‘Mucizeleri’ her zaman heyecanla karşılamak iyi sonuçlar vermiyor, bunu hiç unutmamalı.