Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ahmet Taner Kışlalı’nın katili yakalanacak mı?
Devlet büyüklerimize bakarsanız, elbette yakalanacak. Kim olursa olsunlar polisten kaçamayacaklar, yargının karşısına çıkıp hesap verecekler, kanı yerde kalmayacak vs.
Kimsenin sinirini bozmak istemiyorum, ama başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere hükümet yetkililerimizin bu sözlerine inanmıyorum.

Benim kişisel kanaatim o ki bu cinayet de ‘faili meçhul’ cinayetler arasındaki yerini alacak. Zaman zaman şu ya da bu nedenle gözaltına alınmış bazı kişiler ile bu cinayet arasında bir bağlantı kurulmasına çalışılacak, ama hep olduğu gibi yine bir yere varılamayacak.
Böyle düşünmem için pek çok sebep var.
En önemlisi: Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri daha önce benzer olayların faillerinin yakalanmasını sağlayamadı.
Olayların ardından ‘kanı yerde kalmayacak, katiller adalete teslim edilecek’ demeçlerini bol bol verdiler ama ne polise güçleri yetebildi ne de istihbarat servislerine..
Polis kimi yakalamak istiyorsa onu yakaladı, ötekiler ellerini kollarını sallayarak gezmeye devam etti. Hatta birçok olayda polis tarafından yakalanması gereken zanlının bizzat polis tarafından korunduğu ortaya çıktı.
Susurluk’taki kaza bize bir tek şey öğretti: Devlet içinde yuvalanmış bir çete uyuşturucu kaçakçılığından silah ticaretine, kumarhane haracı yemekten cinayet işlemeye kadar bir dizi olayın faili. Bu çetenin varlığı üstelik devletin bütün birimleri tarafından da biliniyordu.
JİTEM’in de, MİT’in de, Emniyet örgütünün de bu çetenin faaliyetlerinden, üyelerinden haberi vardı. Ama arkalarında yasalar olmasına rağmen devletin hiçbir organı bu çetenin üzerine gitme cesaretini gösteremedi.
Taa ki Susurluk’taki malum kaza olana, mızrak çuvala sığmaz hale gelene kadar..
Radikal kazanın ertesi gün ortaya atılıp bunun ‘devlet çetesi’ olduğunu yazmasa, ısrarla aylar boyunca iğneyle kuyu kazarcasına bilgileri yan yana getirmese, emin olun Susurluk çetesi o kazaya rağmen izini kaybettirmeyi başaracak, icraatlarına devam ediyor olacaktı.
Susurluk çetesi örneklerden birisi sadece.
Eminim ki devletimizin gizli dehlizlerinde bir yerlerde birileri Muammer Aksoy’u kimin öldürdüğünü, Bahriye Üçok’a kimin bombalı paket yolladığını, Uğur Mumcu’ya tuzağı kimin kurduğunu biliyor. Emredeni biliyor, uygulayanı biliyor, lojistiğini sağlayanı biliyor… Ama yine de katiller ortaya çıkmıyor, çıkarılamıyor..
Merve Kavakçı olayının ertesi günü Radikal’de ‘bunun bir işaret fişeği olmasından korktuğumu’ yazmıştım. Yazının mürekkebi kurumadan Ahmet Taner Kışlalı bir cinayete kurban gitti.
İki olayın bu kadar üst üste gelmesi sadece tesadüf olabilir mi? Elbette olabilir… Ama doğrusunu isterseniz ben kişisel olarak öyle şansa, talihe, tesadüfe fazla inanan bir insan değilim.
Ben bu ikisinin arasında bir gizli bağ olduğuna inanıyorum. Biriyle İslamcıları, diğeriyle Kemalistleri ve laikleri tahrik etmek, bu tahrikten doğacak gerilimden yararlanmak isteyecek birileri var gibi geliyor bana…
Çok hayalci ve komplocu bir yaklaşım gibi mi geliyor size bu? Evet öyle olabilirim. Ama bugüne kadar yaşadıklarım beni böyle düşünmeye zorluyor.
Umarım ben yanılıyorumdur.