RADİKAL

Konuşan Türkiye

 Niyetim Hakkı Devrim’den rol çalmak değil ama önce şu cümleyi okumanızı rica ediyorum:

“Şimdi bunu boyutlarına irca etmek için, bu ihdas edilmiş bir olay olmaktan öteye geçmez.”
Cumhurbaşkanımızın, Sedat Ergin’in Susurluk olayının kapatılıp kapatılmadığına ilişkin olarak sorduğu soruya verdiği yanıt bu.
Yanıttan anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanımız aslında bu yanıttan hiçbir şey anlamamamızı istiyor.
Bu tür laf çevirme işlerinde gelmiş geçmiş en başarılı siyasetçi olan Cumhurbaşkanımız bu ünvanı bileğinin (yoksa dilinin mi deseydim) hakkıyla aldığını bir kez daha kanıtlıyor.
Sedat Ergin’in soruları ve Cumhurbaşkanımızın yanıtlarını bir kez de topluca sunuyorum ki ‘Cevabımın içinden bir cümle çektiniz, işinize geldiği gibi yorumluyorsunuz’ açıklamasına muhatap olmayalım.
“Soru: Susurluk konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Yanıt: Neydi o, nesini istiyorsun?
“Soru: Ne oldu efendim o? Duruyor hâlâ..
“Yanıt: Ne olacaktı ki?
“Soru: Hiçbir şey olmadı diye herkeste yaygın bir kanaat var da, sizin kanaatinizi soruyorum.
“Yanıt: Şimdi, bunu boyutlarına irca etmek için, bu ihdas edilmiş bir olay olmaktan öteye geçmez. Boyutları şudur: Kim ne yapmış, nereye alet olmuş, nasıl olmuş da devleti sürüklemiş veya devletin hizmetleri görülürken kim kanunları, nizamları çiğnemiş, mafyaya alet olmuş veya mafyanın aleti olmuş? Çözülmesi lazım gelen bunlar.
“Ve hukukun genel prensipleri içinde de aslında suçsuz ceza olmaz; bir. İkincisi, suçun şahsiliği hakkında. Suçu kim işlediyse onu bulup çıkaracaksınız. Bir de yargısız infaz olmaz.
“Maalesef bu çeşit hadiselerin bir çoğunda yargısız infaz yapılmıştır.
Bugün Türkiye’de bu hadisenin veya başka benzeri hadiselerin araştırılması,soruşturulması, didiklenmesine mani hiçbir şey yoktur. Yani, ‘şuraya kadar soruşturuldu burada kapatıldı’. Yok öyle bir şey. Hiçbir şey yok, onu da söyleyeyim.”
Şimdi yazımın başında sorduğum soruyu bir kez daha tekrarlıyorum: Bu yanıtlardan ne anladınız? Cevaplarınızı duyar gibiyim.
Biz futbol seyircileri tribün lisanıyla buna ‘top çevirmek’ diyoruz.
‘Top çeviren’ yalnızca Cumhurbaşkanımız değil.
Başbakanımız da önceki gün gazetecilere Çakıcı olayı ile ilgili olarak konuşmayacağını açıkladı.
Muhalefette olduğu dönemde Susurluk skandalı ile ilgili olarak neredeyse her gün konuşan Başbakanımız, şimdi bütün bilgilere ulaşabilme imkânına sahip olduğu halde ‘susmayı’ tercih ediyor.
O Cumhurbaşkanımız kadar laf cambazlığında usta olmadığı için mi bu yolu tercih ediyor, yoksa bu tutumu artık uluorta her konuda konuşma alışkanlığını terk ettiğini mi gösteriyor, onu bilemiyorum. Kesin bir karara varmak için beklemek ve Başbakanımızın öteki olaylar konusunda takınacağı tavırı görmek gerekiyor.
Devletin bazı görevlilerinin amirlerinin bilgisi altında bazı kanundışı olaylara bulaştıkları ve kanundışı kişilerle temas içinde oldukları artık saklanamayacak bir gerçek.
Bütün Türkiye’yi neredeyse on gündür meşgul eden bir olay hakkında Başbakan’dan derli toplu bir açıklama beklemenin kamuoyunun hakkı olduğuna inanıyorum.
Başbakan konu ile ilgili doğruları açıkladığı zaman, bazı çevrelerin kişisel iktidarlarını pekiştirmek için sürdürdükleri dezenformasyonun da önlenebileceğine inanıyorum.
Başbakan belki susarak gazetelerde yayımlanmakta olan haberlere duyduğu kızgınlığın acısını gazetecilerden çıkardığını düşünüyor olabilir.
Ama bence bu toz duman arasında susarak ve yalan yanlış bilgilerin topluma pompalanmasına göz yumarak ciddi bir siyasi hata yapıyor.
‘Susma, sustukça sıra sana gelecek’ sloganı bu tür ‘suskunlukları’ da kapsıyor mu dersiniz?