Geri sayımın başladığını artık bilmeyen kalmadı. Dünyanın bütün büyük kentlerinin en merkezi meydanlarında kurulu dev saatler, 2000 yılına varmamıza ne kadar kaldığını gösteriyor.
Gazete ve dergilerdeki haberlere bakılacak olursa insanlığın yeni bir yüzyıla gireceği 31 Aralık 1999’da bütün büyük tatil merkezlerindeki ve New York, Londra, Paris gibi dünya kentlerindeki oteller ve eğlence yerlerinde rezervasyonlar dolmuş durumda. Bu yüzden hâlâ kendinize bir yer ayırtmamışsanız 21. Yüzyıl’a evde televizyon dansözü ve Hülya Avşar şov seyrederek gireceksiniz demektir.
Yabancı dergilerin yazdıklarına göre akıllı davranıp ‘kendi adına’ rezervasyon yaptıranlar ise bu rezervasyonları büyük hava paralarıyla satabilecekler ya da gazetelere ilan verip kendilerine en güzel, en yakışıklı v.s . bir eş bulup onunla birlikte yeni yüzyılı karşılayabilecekler.
Evde oturmak zorunda kalanlar da üzülmemeli. Bu durumda da yalnız sayılmayacaklar. Başını eski Cosmopolitan editörü Helen Gurley Brown’un çektiği bir grup da sizin gibi yapacak. Onlar evlerinde oturup şampanya ile ‘yıkanacaklar’ ve televizyondan kendileri gibi 250 milyon kişiyle birlikte Times meydanındaki büyük gösteriyi izleyecekler.
Bu, “21. Yüzyıl karşılayıcıları” için kötü bir haber oluyor elbette.
Ama unutmayın ki her kötü haberin olduğu yerde bir de iyi haber her zaman vardır. İyi haber de şu: 21. Yüzyıl, zannedildiği gibi 31 Aralık 1999’da değil, 1 Ocak 2001’de başlıyor!
Bu insanlık tarihinde “O” yılının bulunmamasından kaynaklanıyor. Bugün kullandığımız takvime göre İsa’nın doğum gününden 365 gün sonrası l.yıl sayılıyor. Dolayısıyla yüzyılın tamamlanması 99. yılda değil, sonu 00 ile biten yıllarda gerçekleşiyor.
Demek ki önümüzdeki günlerde başlayacağına hiç kuşku olmayan “21. Yüzyıl ne zaman başlar” tartışmalarının rüzgârı dünyayı sarmadan kendinize 31 Aralık 2000 gecesi için rezervasyon yaptırmaya başlayabilirsiniz. Rezervasyonunuzu garanti altına alınca da “21. Yüzyıl, 31 Aralık 2000 gecesi başlıyor” kampının ateşli savunucularından birisi olabilirsiniz.
Bana gelince… Yakın bir zamana kadar 21. Yüzyıl’a nerede gireceğim diye plan yapıp duruyordum. Aklıma nereleri gelmiyordu ki… Seatle’ın 185 metrelik uzay kulesi’ni mi istersiniz, Bali’nin cennet koylarını mı… Artık gözümde hiçbirinin değeri kalmadı.
Bir süredir yılların hızla geçip gittiğini ve her geçen yeni yılın, yapılmasını ileriye ertelediğim şeyleri benden biraz daha uzaklaştırdığını düşünüyorum.
Bu konu açıldığı zaman arkadaşlarım bana her zaman onlara söylediğim bir sözle cevap veriyorlar: . Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsın!
Oysa ben birçok şey için çok geç kaldığımın farkındayım. Geçen yılların geri döndürülemeyeceği – gerçeğini içime iyice sindirdim. Herkes yeni bir yüzyılı karşılamanın heyecanını yaşarken ben, kaybolan yıllarımın yasını tutuyorum. 0 yüzden 21. Yüzyıl’a girilecek gecede hiç yapmadığım bir şeyi yapacağım: Bir sinemaya girip, salonun insanı iyice yalnızlaştıran karanlığında 20. Yüzyıl’ın benden alıp götürdüklerini düşüneceğim.