RADİKAL

Terör ve İslam

 Mısır önceki gün insan aklının almayacağı bir vahşete sahne oldu. Eski Mısır uygarlığının gölgesi altında 21. Yüzyıl’a sadece 3 yıl kala tarihin en büyük sivil kıyımlarından birisi yaşandı. Mısır hükümetine savaş açtıklarını söyleyen teröristler, tek suçları o saatlerde Luxor’da bulunmak olan yüzlerce insanı makineli tüfeklerle taradılar.

Olayın ülkemiz açısından ilginç olan birçok yönü var.

Bir tanesi ‘İslamcı’ basının tutumu ile ilgili. İslam’ı bir siyasal ideoloji olarak algılayıp savunan bu kesimlerin sözcüsü durumundaki gazeteler olayı küçük görmek ve göstermek konusunda birbirleriyle yarış içindeydiler. Bununla ilgili haberi bugün Radikal’de okuyacaksınız.

Bu davranışın, siyasal İslamcı bir kesimin olaylara yaklaşım tarzını ortaya koyması bakımından önemli ipuçları taşıdığını düşünüyorum.

Terör, dünyanın neresinde olursa olsun, kimin tarafından hangi amaçla yapılırsa yapılsın terördür.

Türkiye’nin bugünkü siyasal ortamında kutuplaşmaları azaltmak, siyasal ayrılıkların geniş kitlelerin hayatlarını mahvetmesini önleyebilmek için her şeyden önce bu konuda bir fikir birliğine varmak zorundayız.

Teröre yol açan nedenleri ve terörü yaratanların kimliklerini bir kenara bırakıp, terörün dünya yüzünden silinmesi için birlikte çalışmalıyız.

Bir kısım İslamcı basının, bu olayı, ‘Mısırlı İslamcıların bir tür hak arayışı’ olarak görmek yolundaki tavrı, ülkemizin geleceği için beni çok endişelendiriyor.

Türkiye’de siyasal İslam’ın kendisini ifade etme özgürlüğünün tartışıldığı bugünlerde, söz konusu kesimin temsilcilerinin iyi bir sınav vermediğini düşünüyorum.

Tavırlarında, bir zamanlar Süleyman Demirel’in seslendirdiği bir görüşün izleri var. Demirel’in, “Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz” sözünün, şimdi bu kesimin ağzında “Bize İslamcılar suç işliyor dedirtemezsiniz”e dönüşmekte olduğunu görüyorum. Bu düşüncenin Türkiye’ye zamanında hangi acılara mal olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Dilerim siyasal İslamcılar yol yakınken bu tavrın yol açtığı eski yıkımları hatırlarlar.

Olayın Türkiye açısından bir diğer önemli yönü terörist örgütün tarihçesi ile ilgili.

Bugüne kadar 100’ü turist 1300 masum insanın katili olan İslami Cemaat Örgütü, eski Mısır diktatörü Enver Sedat’ın izni ve bilgisi dahilinde kurulmuştu. Sedat’ın amacı, 1977 yılında Mısır’da canlanmaya başlayan sol hareketlere karşı bir denge oluşturmaktı. Mısır’ın Abdullah Çatlıları o zamanki yönetimin bilgisi ve yönlendirmesiyle üniversitelerde solculara karşı bir araya geldiler.

Tıpkı Kenan Paşa’nın solculara karşı dini bir silah olarak kullanma taktiğini andırıyor, değil mi? Görülüyor ki kömürleri ateşten almak için kullanılan maşalar, zamanla o maşayı kullanan eli de yakmaya başlıyor. Bugün ‘gladio’yu savunan ‘Türk büyükleri’, bakalım bu ilginç tarih dersinden kendilerine bir pay çıkarabilecekler mi?