RADİKAL

Türkiye klişeleri

Bir süredir Radikal’de en çok sevdiğim bölüm sinema sayfasının alt köşesinde ‘Hollyvvood Klişeleri’ başlığı altında yayımlanan küçük notlar.

O notları izliyorsanız, en iyi Amerikan filmi ile en kötü Amerikan filmi arasında şaşırtıcı benzerlikler olduğunu da görmüşsünüzdür.

Yine aynı şekilde bizim Türkiye’deki hayatımızın da aslında son derece basit klişelerin tekrarından ibaret olduğunu fark etmişsinizdir.

Ben hayatımızla ilgili bazı klişeler buldum. Katkılarınızla bunu daha da geliştirebilir, hatta bir kitap haline bile getirebiliriz. Faks numaram bu sayfanın tepesindeki künyede yer alıyor. İşte benim bulduklarım:

‘Aman devlet zarar görmesin’ sendromu
Ucu yüksek mevkilerdeki siyasilere dokunacağı belli olan ve hukuka açıkça aykırı bazı olayların, devlet zarar görür’ iddiasıyla örtbas edilmesi olayı.

Böyle durumlarda ‘devlet zarar görmesin’ diyenler zaten genellikle suça iştirak da etmiş oluyorlar. Ayrıca bu fikrin altında devletin uçan kuşun kanat rüzgârından bile hasta olabilecek zayıf bir varlık olduğu varsayımı da yatıyor.

‘Bizimkiler suç işlemez’ sendromu
Kökü 12 Eylül öncesine kadar ulaşan ve faili açıkça belli suçların başkalarına yıkılması olayı. Şimdiki Cumhurbaşkanı’nın “Bana ‘milliyetçiler suç işliyor’ dedirtemezsiniz” özdeyişi ile temelleri atılan bu klişe, bugün de “Müslümanlar suç işlemez”, “terör değil halk savaşı”, “Aleviler kışkırtıldı”, “Büyük sermaye cezalandırıldı” gibi altbaşlıklar halinde hayatımıza yön veriyor.

‘Büyük Şeytan’ sendromu
Ülkede ve dünyada olan biten her şeyden Amerika Birleşik Devletleri’ni sorumlu tutma alışkanlığı.,

‘Büyük aşklar nefretten doğar’ sendromu
Türkiye’de bozuk giden her şeyi Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın anlaşamıyor olmalarına bağlama alışkanlığı. Bu hastalık bazı durumlarda tek taraflı olarak da görülebiliyor. Yılmaz’ı sevenler tüm olumsuzluklardan Tansu Hanım’ı, Çiller’i sevenler tüm olumsuzluklardan Mesut Bey’i sorumlu tutuyorlar.

‘Oğlum da da okumasın’ sendromu
İnsan hakları, demokrasi, kişilik hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramları savunanları gentel (geri zekâlı entel anlamına kullanılıyor), insan hakları şampiyonu, demokrasi budalası, uzun saçlı entel nitelendirmeleriyle aşağılama geleneği. Kitap okuyup, müzik dinleyen ve ülkenin geleceği için reel politikanın dışında şeyler söyleyenlerin aptal olduklarını yazarak, okumamışlığın acısını çıkarma hastalığı.

‘Türkiye’de iyi şeyler de oluyor’ sendromu
Ekonomik büyümenin bittiği, enflasyonun azdığı, ihracatın durma noktasına geldiği günlerde halka moral vermek için Antalya’da üstsüz güneşlenen turist fotoğraflarının altına ‘Oteller doldu’ haberleri koyma geleneği. Bazı durumlarda bir cüzdanın 10 milyon liraya satıldığı LV mağazalarının bütün mallarını sattığını yazma şeklinde de ortaya çıkabiliyor.

‘Hep aynı şeyleri yaşıyoruz’ sendromu
Ülkede olan biten bütün olaylara bakınca sanki daha önce yaşamışız gibi bir his duyma olayı. Bu hastalıktan ne yazık ki bu köşenin yazarı da mustarip!

Bugünlük bu kadar. Yarın ‘özel hayatlarımızdaki’ klişelere geçiyoruz. Daha sonra da sizlerden gelenleri yayımlayacağım.