RADİKAL

İtirafçılık Yasası'nı hatırlamanın zamanıdır

Önceki gün İstanbul’da bulunan ‘toplu mezar’ın bir benzeri dün de Ankara’da ortaya çıkarıldı. İki ay kadar önce Konya’da da bir başka ‘toplu mezar’ bulunduğu bildiriliyor.

Öyle görünüyor ki araştırmalar sürdürüldükçe neredeyse her örgüt evinde bir başka mezar ortaya çıkacak.
Nasıl bir terör örgütü ile karşı karşıya olduğumuz bütün çıplaklığı ile bir kez daha ortaya çıkıyor.
Örgüt yalnızca kendisine düşman olarak bellediği insanlara karşı değil, bir vakitler kendisiyle düşünce ve eylem birliği içinde olanlara karşı da acımasız bir ölüm makinesi haline gelmiş bulunuyor.
1990’dan beri bu örgütün Güneydoğu’da bir koruma şemsiyesi altında faaliyet gösterdiği biliniyor. En iyimser rakamlarla örgütün o tarihten beri öldürdüğü insanların sayısı 1500’ü aşmış durumda. 2000 civarında ‘faili meçhul’ cinayetin bu örgüt tarafından işlendiği de bir başka iddia. Demek ki ‘faili meçhul’ diye tanımlanan cinayetlerin çok büyük bölümünün faili aslında meçhul filan değil.
Öte yandan son birkaç ayda kayboldukları tespit edilen eski örgüt sempatizanlarının ve eski militanlarının sayısının da 200’e yakın olduğu bildiriliyor. Bu bilanço önümüzdeki günlerde karşılaşacağımız toplu mezar kâbusunun hangi boyutlara varabileceği bir ip ucu olarak değerlendirilmeli.
Bu örgütün PKK ile mücadele bahanesi altında güçlenmesine göz yumulduğu da biliniyor.
Şimdi örgütün çökertilmesine yönelik olarak başlatılan büyük operasyon bu karanlık ilişkilerin de aydınlatılması açısından önem taşıyor.
Örgüt mensuplarının önemli bölümünün canlı olarak ele geçirilmiş olması bu bakımdan çok önemli. Bu kişilerin verecekleri ifadelerle bulunacak ipuçları sürüldükçe Türkiye tarihinin bir başka karanlık olayı daha açıklığa kavuşacak.
Toplu mezarlarda bulunan cesetler geçmişte örgütle şu ya da bu şekilde bir ilişki içinde olmuş kişilere ait.
Bir yandan ideolojik farklılık öte yandan da örgüt parasının paylaşılması kavgası, terör şebekesinin içinden çatlamasına ve yakayı tümüyle ele vermesine yol açan çatışmayı başlatmış.
Bu tablo PKK’nın güçten düşmesiyle birlikte bir süredir unutmuş göründüğümüz ‘itirafçılık yasasının’ yeniden gündeme getirilmesini gerektiriyor.
Başı öldürülmüş, lider kadrosunun önemli bir bölümü ele geçirilmiş, bölünmüş bir örgüte son ve kalıcı bir darbe vurmak için bu kaçınılmaz.
Hizbullah’ın kimler tarafından korunup kollandığını, parasal desteklerinin kimler olduğunu, yurtdışı bağlantılarının niteliğini açıklayacak durumdaki örgüt üyelerinin konuşturulması gerekiyor.
Bir daha böyle bir kâbusla karşılaşmamak için ne gerekiyorsa yapmak zorundayız.