RADİKAL

İslamcılar, Erdoğan ve demokrasi

 İspanya’da Yüksek Mahkeme, Bask ülkesinin bağımsızlığını savunan Herri Batasuna Partisi’nin bazı yerel yöneticileri hakkında verilen hapis cezalarını onayladı.
Yanlış hatırlamıyorsam bir sene kadar önce meydana gelen bu olayın ardından kimse İspanya’daki demokrasinin eksikliği üzerinde durmadı.

Mahkemenin kararı esasen Herri Batasuna tarafından savunulan fikirlerin bir demokrasi içinde seslendirilmesinin bir hak olduğunu kabul ediyordu. Cezaların onaylanmasının nedeni bu fikirlerin seslendirilmesi değildi. İspanya Yüksek Mahkemesi, varlığını dayandırdığı İspanya Anayasası’na karşı olan fikirlerin savunulmasını bir hak olarak görüyordu.
Mahkemenin cezaları onaylamasının sebebi söz konusu fikirlerin topluma zorla kabul ettirilmesi ile ilgili güçlü deliller bulmuş olmasıydı. Mahkeme şiddet yoluyla bir fikrin savunulması ile demokratik sınırlar içinde bir fikrin savunulmasının aynı şey olmayacağını belirlemişti.
Sözünü ettiğim karar yayımlandığında Türkiye’de de yankılar yarattı. Ama daha çok Bask sorununun benzerliği nedeniyle Güneydoğu ile ilgili olarak…
Oysa önce Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması, ardından da Tayyip Erdoğan hakkında verilen mahkûmiyet ve siyasi yasak kararının Yargıtay tarafından onaylanması gibi ‘demokratik hakların kullanımı’ ile ilgili sorulara ışık tutacak kararlar üzerine yapılacak tartışmalar da söz konusu olayla benzer yönler taşıyor.
Her iki durumda da bazı siyasetçiler söyledikleri bazı sözler nedeniyle mahkûm edildiklerine göre neden kimse İspanya’yı anti-demokratik olmakla suçlamıyor da, başta biricik müttefikimiz ABD olmak üzere herkes parmağını Türkiye’ye doğru tehditkâr biçimde sallıyor?
Sorun nerede? Bizi ‘sevmedikleri’ için mi böyle yapıyorlar, yoksa demokratik hakların kullanımıyla ilgili olarak Batılı standartların çok gerisinde olduğumuz için mi kararı eleştiriyorlar?
Benim bu soruya kişisel yanıtım ikincisinin doğru olduğu şeklinde.
Refah Partisi’nin yöneticileri kendi istedikleri İslami düzenin kurulması için siyasi çalışma yaptılar. Aynı şekilde Tayyip Erdoğan da öyle…
İslami esaslara dayanan bir toplum biçimini özlediklerini çekinmeden söylediler. Demokrasinin kendilerine (ve bu arada toplumun öteki kesimlerine de) verdiği bir hakkı, fikirlerini açıkça savunma ve söyleme hakkını demokratik rejimi yıkmak için kullanmakta tereddüt göstermediler.
Bu açıdan Herri Batasuna yöneticileri ile bir benzerlikleri var.
Ancak bizim mahkemelerimizin kanıtlayamadığı şey (eksik soruşturmadan ya da bilmediğimiz başka sebeplerden dolayı) söz konusu fikirlerin toplumun diğer kesimlerine zorla kabul ettirilmesiyle ilgili bir faaliyet içinde olup olmadıklarıdır.
Bu kanıtlanamadığı içindir ki, RP’li yöneticiler ve Erdoğan demokratik bir hakkı kullanırken suçlu durumuna düşürülen mağdurlar haline geliyorlar.
İslami rejim yandaşlarına karşı cumhuriyeti ve demokrasiyi savunduklarını söyleyenler, her şeyden önce bu iddialarıyle tutarlı olmak zorundadırlar.
Demokrasi, bazı insanların demokratik hakları kısıtlanarak korunamaz. Tam tersine demokrasi, demokrasi bilinci yaygınlaştırılarak, demokratik hakların kullanımı teşvik edilerek korunabilir, geliştirilebilir.
Demokratik hak kullanımı görüntüsü altında topluma zorla bazı şeyleri kabul ettirmek isteyenlere karşı gerekli önlemleri almak da devletin görevidir. İslamcı örgütlere karşı bu tür bir soruşturma sürdürüldüğünü hiç duydunuz mu?