MİLLİYET

Mektuplar, Atatürk'ün değerinden ne götürebilir?

 Atatürk’ün 2.5 yıl evli kaldığı Latife Hanım’a ait belgeler, Türk Tarih Kurumu tarafından yarın açıklanacak.

Türk Tarih Kurumu Başkanı, dün Milliyet’e “iki kişi arasında kalması gereken özel konular dışındaki her şeyin açıklanacağını” söyledi.
Söz konusu belgelerin varlığından Latife Hanım’ın 1975 yılındaki vefatından sonra haberdar olabildik.
1976 yılında bu belgeler Türk Tarih Kurumu’na verildi. Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, 1980 yılında belgelerin 25 yıl süreyle açıklanamayacağı kararını verdi. O süre de yarın doluyor.

Heyecanla okunacak
İki torba dolusu belge arasında Atatürk’ün Latife Hanım’a yazdığı boşanma mektubu ve Latife Hanım’ın günlüğü de bulunuyor.
Aslında sadece tarihçilerin ve tarih meraklılarının değil bütün ülkenin heyecanla okuyabileceği belgeler bunlar.
Atatürk’ün bugüne kadar bilmediğimiz, öğrenmediğimiz bir yönünün kalmış olabileceğini pek düşünmüyorum ama yine de bu belgelerin karanlıkta kalmış bazı şeyleri aydınlatma olasılığını da ihmal etmemek gerek.

Taraftar ‘bölündü’
Birçok olayda olduğu gibi bu olayda da ilgili kişiler tam ortasından ikiye ayrılmış durumda: Bir grup tarihçi bu mektupların, hatıra defterinin ve öteki bazı belgelerin asla açıklanmaması gerektiğini savunuyor. Bir diğer grup ise her şeyin açıklanması gerektiğini..
Açıklanmaması gerektiğini düşünenlerin hareket noktaları çok ilginç: Atatürk’e yeni saldırılar için malzeme olmasın!
Bunu söyleyenler, daha mektupların içeriğini bile bilmeden bir önyargıyla hareket etmiş oluyorlar: “Atatürk’ün özel hayatının bazı yönleri ona saldırılması için kullanılabilir” gibi bir inanış.
Üstelik bu düşüncedekilerin büyük çoğunluğu “Atatürkçü” diyebileceğimiz kişiler.
Atatürkçüler ama Atatürk’ün özel hayatının bir bölümünün bilinmesinden de korkuyorlar!

Gizli kalmazdı
Bunun son derece saçma bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
Atatürk gibi bir liderin özel hayatının bugün için “utanılacak” yönleri olsaydı, bu durum bugüne kadar gizli kalabilir miydi?
Yaşamlarını Atatürk düşmanlığına vakfetmiş, bir sürü eski Türkçe de okur yazar insan var.. Bunların gözünden böyle bir şey kaçmış olabilir miydi?
Hiç sanmıyorum.

Ne değişir?
Öte yandan kendi kendime şunu da sormadan edemiyorum: Hiç sanmamakla birlikte diyelim ki Latife Hanım’ın “evrak – ı metruke”sinde bugüne kadar öğrenmediğimiz bir şeyler var. Ve bu bir şeyler bugünün anlayışı içinde bizlere rahatsızlık verebilir. Peki bunlar Atatürk’ün değerinden ne götürebilir?
Atatürk’ün bu ulus için yaptıklarını küçültür mü? Bugün geldiğimiz medeniyet düzeyindeki rolünü azaltır mı? Bütün İslam coğrafyası hâlâ ortaçağ yaşarken, Türkiye’nin AB’ye girmeye hazırlanmasında Atatürk’ün 1919 ile 1938 yılları arasında gerçekleştirdiklerinin rolü yok mu? Bu rolün önemi, bir mektupta kızgınlıkla yazılmış bir iki cümle yüzünden yok olabilir mi?