Tarihte meydana gelen olayları ele alıp, “Öyle olmasaydı, böyle olur muydu?” diye sormak, tarihten ders almanın ilk koşulu olmalı..
Tarihin tekerrürü denen olgunun, sadece tarihten ders almasını bilmeyen aptallar için geçerli olduğunu söyleyen bir de söz var biliyorsunuz. 
Şöyle bir düşünelim:
Eğer DYP, aşırı yıpranmış lideri Tansu Çiller’i seçimden önce değiştirmeyi başarsaydı, yerine genç ve yıpranmamış yeni bir yüz koyabilseydi, seçimlerde barajın altında kalır mıydı?
Aynı soruyu ANAP için de sormak mümkün. 
Eğer Mesut Yılmaz, bağıra bağıra gelen gerçeği görüp Genel Başkanlık’tan çekilseydi ve yerine mesela o tarihte ANAP üyesi olan Erkan Mumcu seçilseydi, seçim sonuçları böyle mi olurdu?
Ya da DSP? Bülent Ecevit, hastalıklardan erimiş durumdaki görüntüsüyle seçimi kazanamayacağını görüp, yerini İsmail Cem’e ya da Kemal Derviş’e bırakabilseydi, DSP dünya demokrasi tarihinin belkide en büyük oy düşüşünü yaşayarak, barajın altında kalır mıydı? 
Böyle rakiplerle girdiği seçimde Recep Tayyip Erdoğan bu oya ulaşabilir miydi?
Başka bir tablo olacaktı
Bu sorulara kesin yanıtlar vermek elbette mümkün değil.
AKP’yi tek başına iktidara getiren sürecin sadece rakip liderlerin yaşlanmışlıkları ya da prestijlerini tüketmiş olmalarıyla açıklanabilmesi elbette mümkün değil. 
Seçimlerin böyle sonuçlanmış olmasında hiç kuşkusuz başka birçok etken de rol oynadı. Ama küçük bir oy farkıyla baraj altında kalan DYP’nin yeni ve temiz bir liderle barajı geçebileceğini düşünmemiz için de çok neden var. ANAP ve DSP’de o değişiklikler olabilmiş olsaydı onların da oy oranlarını artırmaları mümkündü. O zaman bugünkü TBMM tablosundan bambaşka bir tabloyla karşılaşacaktık, burası kesin.. 
Hepimizi ilgilendiriyor
Milliyet Muhabiri Ezelhan Üstünkaya’nın haberine göre CHP, Deniz Baykal’ın talimatıyla yeni bir tüzük değişikliğine hazırlanıyor. Tüzük değişikliğinin amacı parti organlarının seçiminde artık “blok liste” uygulamak.. 
Böylece Deniz Baykal’ın istemediği isimler parti yönetimine giremeyecekler ve Deniz Bey de partisini istediği gibi yönetebilecek.
CHP’nin muhalefetini yetersiz bulanların, izlediği politikayı başarısız bulanların sayısının hiç de az olmadığını biliyoruz. 
Ve bildiğimiz bir şey daha var: CHP’nin güçlü bir parti olarak ayakta kalabilmesi, Türkiye’de demokrasi dışında çareler arayanlara karşı önemli bir silahtır. Güçlü bir CHP, hem ülkede demokrasinin gelişmesine katkıda bulunabilir hem de ezilmiş geniş kitlelerin sırf umutsuzlukla aşırı akımların elinde oyuncak olmasını önleyebilir. 
Bu nedenle CHP’de Deniz Baykal’ın yapmayı tasarladığı şey sadece CHP’lileri değil, hepimizi ilgilendiriyor.
70 yaşında olacak…
CHP’yi bir hizbin partisi haline getirmek sonucunu doğuracak her adım bu partiyi küçültür. 
Öte yandan CHP’lilerin şunu da akıllarından çıkarmaması lazım: Deniz Baykal 1938 doğumlu. Erkene alınmadığı takdirde genel seçimler Kasım 2007 tarihinde yapılacak. Deniz Baykal o seçimlere girerken 70 yaşında olacak.. 
Türkiye, yakın geçmişte yaşadığı Bülent Ecevit olayından sonra 70 yaşındaki bir parti liderine oy verir mi dersiniz?
CHP eğer gelecek seçimlerde iktidara yürüyecek bir parti olacaksa, Kurultay’ında bugünden beş yıl sonrasının muhtemel liderlerini de belirlemek zorunda. 
Bu da parti yönetiminin, liderin emriyle “blok listeler” halinde seçilmesiyle sağlanamaz.
CHP’nin bu kurultayına gidecek delegeler bakalım bu sorumluluğu taşıdıklarını gösterebilecekler mi? Yoksa partilerinin DSP ve ANAP gibi bir yokoluşa sürüklenmesine mi oy verecekler? 
