Kötü kokular geliyor
Rıdvan Dilmen önceki gün izlediği Süleyman Oulare için gazetecilere şu yorumu yaptı: Oulare çok kötü oynadı, ama istediğim vasıflara sahip!
“Minareden at beni, in aşağıya tut beni”nin Kadıköy uyarlaması bu olsa gerek!
Sormak istiyorum. Eğer Oulare’nin vasıflarını önceden biliyorduysak ve bunların iyi vasıflar olduğuna inanıyorduysak, neden ille de izleyeceğiz diye tutturduk? Oulare’yi bir maçta izlemek konusunda Fenerbahçe Yönetimi’nin bu kadar ısrarlı olmasının sebebi sadece bir yurtdışı gezisine çıkmak mıydı? Son derece kötü oynadığı bir maçta (üstelik sadece bir devre) bu vasıfları tespit edebildiysek, o da ayrı bir başarı!
Baliç’in satışının hemen ardından Fanatik’i, ziyarete gelen Başkan Aziz Yıldırım, Necil Ülgen’in odasında hepimize şöyle demişti: Öyle bir forvet oyuncusu bulduk ki duyduğunuzda kulaklarınıza inanamayacaksınız.
Şimdi kendi kendime düşünüyorum: Başkan’ın kulaklarınıza inanamayacaksınız derken kastettiği bu muydu?
Oulare, Belçika’nın Genk takımının ( Bu kulübün adını daha önce duyan var mı?) kadroya bile girmekte zorlanan bir oyuncusu. Genk’in Şampiyon Kulüpler Ön Eleme maçlarında bile sadece bir devre o da Rıdvan Dilmen izlesin diye oynattığı bir oyuncu. Avrupa’da benzerlerine her kulüpte rastlanabilecek türden ikinci sınıf bir forvet…
Bu transfer çabasını anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Pazar günü ligin ilk maçı var. Dilmen de itiraf ediyor ki Oulare henüz ‘hazır değil’. Ne zaman hazır olacağı, sakatlığının ne olduğu, Fenerbahçe’ye katkısının ne olacağı meçhul. Sormak istiyorum: Fenerbahçe’nin ihtiyacı bu mudur? Eğer ihtiyaç buysa elimizdeki Boliç’in, Faruk’un, Sergio’nun ne kusuru var?
Söylemek istemiyorum ve kimseyi de bilmeden itham etmeye niyetim yok, ama insanın aklına kötü kötü şeyler geliyor. Acaba Fenerbahçe de bundan önce bir çok başka Türk kulübünün başına geldiği gibi aracıların komisyon pazarlıklarına mı kurban edilmeye çalışılıyor? Başkan’ın ve Rıdvan Dilmen’in gözlerini iyi açmalarını öneriyorum.