Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan, lösemili çocuklara el uzatmalı

LÖSEMİLİ Çocuklar Vakfı’nın Ankara’da kurmak istediği dev sağlık kompleksi için gereken 100-150 dönümlük arsanın 4 yıldır tahsisinin yapılmadığını yazmıştım.

Milli Emlak Genel Müdürü İlyas Arlı da Vakıf’ın talep ettiği arazi üzerinde söz söyleme yetkisi olmadığını, başka bir yerde arazi tahsisini yapabileceğini söylemişti.

Lösemili Çocuklar Vakfı Başkanı Dr. Üstün Ezer, gerçeklerin İlyas Arlı’nın anlattığı gibi olmadığını belirten bir açıklama yolladı.

Dr. Ezer, proje için talep edilen parseller ile ilgili herhangi bir engel olmadığını, bu parsellerde yapılacak somut bir proje de bulunmadığını belirtiyor.

“Talep ettiğimiz bu arazi bize o dönemin AKP’li Tarım Bakanı Prof. Sami Güçlü ve Köy Hizmetleri genel müdürü tarafından önerilmiştir. Gerçekten de bir tarafının orman arazisi olması, hemen yakınında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Sağlık Bakanlığı’na ait hastanelerin bulunması, merkezin yakınında ama müstakil olması göz önüne alındığında bundan daha uygun bir arazi olamayacağı görüşündeyiz” diyor.

Şöyle devam ediyor: “Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü 4 yıl önceki ilk müracaatımızda bizden bu arazi için 1.5 TRİLYON TL. ön kira istedi. 2. sene bu araziyi TOKİ’ye vereceklerini, 3. sene Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne vereceklerini yazdı.”

Öyle görünüyor ki binlerce lösemili çocuk için tedavi umudu olabilecek bu tesisin yapılması için Başbakan’ın devreye girmesi ve ilgili kurum ve kişileri bir araya getirerek bir çözüm bulması gerekiyor.

Spor kulüplerine hazine arazilerini bir padişah edasıyla dağıtanların, büyük fedakárlıklara katlanarak böyle bir tesisi yapmaya çalışan bir sivil toplum kuruluşuna ilgisiz kalmaması gerektiğine inanıyorum.

Gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Milletvekillerini de halk seçsin!

DÜN gazetede Türk siyasi hayatını bir tek karede anlatan şahane bir fotoğraf vardı.

AKP’li bir milletvekili aday adayı, dev bir afişi getirip Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın evinin karşısındaki binaya asmış.

Milletvekillerini aslında halkın değil, bir avuç parti yöneticisinin seçtiğini, son sözü de Genel Başkan’ın söylediğini anlatan bir fotoğraftı bu.

“Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin” diye Anayasa değiştirenlere bir çağrım var: Gelin, bu seçim milletvekillerinin partilere hákim olan küçük bir grup tarafından seçildiği son seçim olsun.

Anayasa’ya bir madde koyalım ve milletvekili adaylarının, yargı gözetiminde, parti üyelerinin tümünün oy kullanacağı bir seçimle belirlenmesini sağlayalım.

Elbette parti yönetimlerinin kullanacağı ve toplam milletvekili sayısının küçük bir yüzdesini geçmeyecek bir kontenjan uygulaması da bu yöntemin içine yerleştirilebilir.

Ne dersiniz, böylesi daha demokratik olmaz mı?

Soruşturma Emniyet Müdürü’ne yönelmeli

İSTANBUL’da 1 Mayıs’ta eşiyle birlikte bir lokantada yemek yiyen bir kişiyi tokatlayan polis memuru bulunamadı.

Sorun şaka kaldıracak bir konu olsa şöyle diyebilirdik: Normal, İstanbul’da yaptığı yanına kár kalan o kadar suçlu var ki bir tanesinin daha bulunamaması bir eksiklik sayılmaz!

Ama söz konusu suç, polisin “örgütlü” bir faaliyeti sırasında işlendi.

O bölgede görev yapan ekipte kaç memurun olduğu ve isimlerinin orada görevli amir tarafından bilinemiyor olması mümkün mü?

Eğer öyleyse çok daha vahim bir görev ihmali ile karşı karşıyayız demektir. Demek ki o günkü “güvelik harekátını” yöneten polis yetkilileri işlerini yeteri kadar titizlikle yapmamışlar.

Hangi bölgede kaç polisin olacağını, bunların hangi ekiplerden sağlanacağını, başlarında kimlerin amir olarak bulunacağını önceden planlamamışlar.

Otobüsler dolusu polisi oraya getirip, ondan sonra da “Hadi herkes bir şeyler yapsın” demişler.

Madem o tokatçı polis memuru bulunamadı, şimdi soruşturmanın oradaki ekipleri doğru dürüst sevk ve idare edemeyen, kimin hangi işi yapacağına önceden karar vermeyen amirlere yönelmesi gerekiyor.

Ve herhalde bu listenin başına da Emniyet Müdürü’nü yazmak gerekiyor.

1 Mayıs günü İstanbul’u felç eden bir polis harekátını doğru dürüst planlamayı başaramadığı, kimin nerede hangi işi yaptığını bilmediği için!