MİLLİYET

Başbakan AB'yi ve TCK devrimini 'çöpe' atmaz!

 Şimdi herkesin merak ettiği soru bu: Pirincin taşını nasıl ayıklayacağız?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın düşündüğü çıkış yolunun ne olduğunu pazar günü Milliyet’in manşetindeki haber anlatıyordu.

Başbakan, 23 Eylül’de Verheugen ile yapacağı görüşmede sorunu çözebileceğine inanıyor.
Türkiye’nin de kendine özgü hassasiyetleri olduğunu anlatabileceğini ve “zina” suçunun çok özel bir tarifle Türk Ceza Kanunu’na girmesinin bu hassasiyetlere yanıt verebileceğini düşünüyor.
Bugün Milliyet’te yer alan Güven Özalp imzalı bir başka haber ise Başbakan’ın 23 Eylül’deki görüşmede neyle karşılaşabileceğini anlatıyor.
Üst düzey bir Avrupa Birliği diplomatının söyledikleri çok açık: Zinanın bir suç olarak ceza kanunu içinde tanımlanması kabul edilemez.
İnatlaşma çok riskli
Birçok kişi Başbakan’ın konuyla ilgili olarak yaptığı beklenmeyen çıkışın geri döndürülemez olduğunu düşünüyor.
Ben buna katılmıyorum.
AKP hükümeti son iki yıldır neredeyse bütün politikasını Avrupa Birliği üyeliği hedefine endeksledi.
Bu konuda daha önce hayal dahi edemeyeceğimiz çok cesur düzenlemeler yaptı.
Bugün bu düzenlemelerin günlük yaşantımızı nasıl etkileyeceğini çok iyi göremiyor olabiliriz.
Ama aradan geçecek yıllar nasıl bir ciddi devrime tanıklık ettiğimizi daha iyi görebilmemizi de sağlayacaktır, buna inanıyorum.
Başbakan da herhalde bu konuda AB ile girişilecek bir inatlaşmanın, bütün bu devrim sürecini kaldırıp çöpe atmak anlamına geleceğinin de farkında olmalı..
Çözüm aslında belli
AB ile köprüleri atmaya varacak kararlarda ısrar etmek aynı zamanda AKP’nin kendi kendini inkâr etmesi anlamına da gelecek..
Bir tür “siyasi intihar” diyebileceğimiz böyle bir davranışın içinde AKP’nin yer alabileceğini düşünmüyorum.
Bu nedenle bu “inatlaşma” görüntüsünün geçici bir politik tavır olduğunu düşünüyorum.
Güven Özalp’in haberindeki bir unsur bize çözümün nerede bulunabileceğini gösteriyor.
AB yetkilileri, zina konusunda Türkiye’nin hassasiyetlerine yanıt verebilecek bir düzenlemenin istendiği takdirde Medeni Kanun içinde çözümlenebileceğini söylüyorlar.
Bunun en başından itibaren Türkiye’deki aklı başında birçok çevre tarafından dile getirildiğini, Türk kamuoyunun da buna hazır olduğunu kaydetmek gerek.
Bu krizi de atlatırız
Evet, zina konusunda yapılabilecek olan her türlü zorlayıcı hüküm Medeni Kanun içinde kolaylıkla yerine getirilebilir. Zaten Türk Medeni Kanunu’nda bunun hazır bir altyapısı da var.
Zina yapan kusurlu eşi mal paylaşımında, tazminatlar ve nafaka konusunda cezalandırmaya ve caydırmaya yönelik düzenlemelerin Türk kamuoyunda da genel bir kabul göreceğine kuşku yok.
Kişisel düşüncem o ki, Erdoğan 23 Eylül’de kendi tezlerini kabul ettirmeyi elbette deneyecek.
Ancak bunda bir ilerleme sağlayamadığı takdirde TCK’nın AB’nin istediği gibi 6 Ekim’den önce kanunlaşması için gerekeni yapmaktan da kaçınmayacak.
Türkiye, AB sürecinde çok kritik dönemeçleri geçti, çok sancılı sorunların üstesinden gelebildi.
Bu kez de öyle olacak!