Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Çiller ve Yılmaz'ın büyük sınavı

Seçimlerden sonra ortaya çıkan siyasi belirsizlik sürüp giderken terör dün de Türkiye’nin en önemli sanayicilerinden birisini iki yakın çalışma arkadaşıyla birlikte aramızdan aldı. Terörün dünkü kurbanları arasında bir de gazeteci vardı.

Bülent Ecevit, tecrübeli bir siyasetçi olarak, dün Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeden sonra, bu tür belirsizlik ortamlarının, ülkeyi karıştırmak isteyenler için uygun koşullar yarattığını söyledi.

Son günlerde tırmandırılan terörün arkasında devletin tepesinde meydana gelen bu iktidar boşluğunun yattığını söylemek pek yanlış olmayacak.

Türkiye günlerdir cezaevlerindeki isyanla çalkalanıyor.

Devletin gücü bu isyanları bastırmaya, bu isyanların çıkmasına sebep olanları cezaevleri içinde açığa çıkarıp, tecrit etmeye yetmiyor.

En üst düzeyde devlet görevlilerinin bile içleri yanarak itiraf ettikleri gerçek, cezaevi isyanlarını bastıran gücün devlet dışında olması.

Cezaevlerindeki isyanları çıkaran terör suçlusu mahkumlar, bir başka terör suçlusu grubun isteği üzerine eylemlerini yarıda bıraktılar.

Tek başına bu olay bile Türkiye Cumhuriyeti’nin vakit geçirmeden kendisine bir çeki düzen vermesi gerektiğini açıkça gösteriyor.

Evrensel Gazetesi muhabirlerinden Metin Göktepe de dünkü terör kurbanlarından birisiydi.

İddialara göre, gözaltında tutulan Göktepe, serbest bırakıldıktan sonra gittiği bir kahvede çay içerken düşerek oluvermiş!

Ölüm gibi ciddi bir olayla karşı karşıya olmasak bu gülünebilecek bir fıkra olabilirdi belki.

Ama durum çok ciddi.

Bir yerlerde kendilerine yuvalar bulabilen bir takım güçler istedikleri gibi Türkiye’de at koşturabiliyorlar.

Kimisi cezaevinde isyan bastırıyor, kimisi yargısız infaz yapıyor.

Hepsinin vardığı nokta aynı: Bunlar Türkiye’ye kastediyorlar.

Özdemir Sabancı gibi hayırsever bir sanayicinin, Toyotasa Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe gibi çalışkan insanların, terör örgütlerinin hedefi haline gelmesi de gösteriyor ki, asıl hedef tek tek kişiler değil, bütün Türkiye’yi karıştırmak.

Türkiye terörün yaşamın bütün alanlarına sızdığı acılı bir dönemi geride bıraktı.

Geçmişin olayları hepimizin hafızalarında çok taze.

Terörün azdığı, her gün beş-on can aldığı günlerin siyasi tablosuyla, bugünlerin siyasi tablosuna baktığımızda tüylerimizin ürpermemesi mümkün değil.

Birbirleriyle olan mücadelelerini kan davası haline getirerek, ülkeyi sonu bilinmez bir maceraya doğru sürükleyen siyasi liderlerin tümü hayatta. Bir çoğu da bugünkü siyasi tablo içinde daha hala söz sahibi olarak bulunuyorlar.

O günlerin siyasi sorumluluklarını paylaşmayan üç liderimiz var: Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Deniz Baykal.

Seçimin ertesi gün Çiller ve Yılmaz’ın kamuoyuna yansıttığı görüntüleri artık çok geride kaldı.

Şimdi birbirleriyle uzlaşmak yerine, birbirlerini tuzağa düşürmeye çalışan iki insan portresi çiziyorlar.

Tek dertleri var, o da birbirlerine çelme takmak.

Çiller kamuoyundaki havanın kendisinden yana olmasının verdiği güvenle uzlaşma girişimlerine uzak duruyor.

Amacı Mesut Yılmaz’ı Refah’ın kucağına atmak, o da olmazsa erken seçime sürüklemek.

Her iki durumda da siyasi olarak kendisine bir avantaj sağlayabileceğini hesaplıyor.

Mesut Yılmaz ise seçimi kaybetmenin öfkesiyle olsa gerek “ben başbakan olamıyorsam, Çiller de olmasın”a oynuyor.

Bütün bu süreç içinde Refah’a olan itirazını yalnızca “sözlerini geri alsınlar”a indirgemesi ise her ne şart altında olursa olsun iktidara ortak olmak özlemlerini yansıtıyor.

Deniz Baykal, seçim gecesinden itibaren CHP’nin muhalefette kalmasında ısrarlı.

Muhalefette geçireceği bir dönem sonunda partisinin daha da güçleneceğini hesaplıyor.

Görüldüğü gibi Türkiye hiçbirinin umurunda değil. Varsa, yoksa kendi hesapları..

Her üç liderin de bir an önce akıllarını başlarına toplayıp, elele vererek ülkeyi bu belirsizlikten kurtarmaları gerek.

Türkiye’nin bir kez daha Necmettin Hoca’nın ciddiyetsizlikleriyle kaybedebilecek vakti yok.

Sahadaki takımlar oyunu böyle oynamakta ısrarlı olurlarsa, korkarım yine çıkıp birileri düdük çalacak, maçı tatil edecek.

Türkiye’yi bir kez daha askeri darbelere, terör çalkantılarına sürüklemeye hakkınız yok!

Kendinize gelin ve Türkiye’ye sahip çıkın.