Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Refah, Yılmaz'a hayırlı olsun

Mesut Yılmaz’ın 24 Aralık seçimlerinden sonra içine düştüğü kafa karışıklığından bir türlü kurtulamadığı artık iyice açığa çıktı. Dün Milliyet yazarları ile yaptığı bir konuşmada söyledikleri bu gerçeği tartışmaya yer bırakmayacak bir şekilde ortaya koyuyor.

Bugünkü Posta’nın arka sayfasının manşetini oluşturan haber, ANAP liderinin hükümet sorununa yaklaşımının yalnızca kendi başbakanlığına endeksli olduğunu gösteriyor.

Yılmaz, “dönüşümlü başbakanlıkta ilk sıra ve ekonomi yönetimi bizde olmalı. Tansu Hanım’a güvensizlik faktörü var ama asıl neden içinde bulunduğumuz kritik durumda, Tansu Hanım’ın kadrolarının bu işi düzelteceğine inanmıyorum” diyor.

ANAP lideri, “RP’nin bize cazip tekliflerle geleceği duyumunu aldım. RP ile ancak iki koşulda koalisyon kurarım. Tansu Hanım’ın başbakanlığına razı olmaktansa ya da hükümetin dışında kalmaktansa tercihim RP olur. Bu formül de kimin başbakan olacağına bağlı” diye de sözlerine devam ediyor.

Mesut Yılmaz’ın kafa karışıklığı ANAP-DYP-DSP koalisyonu ile ilgili önerisinde daha iyi anlaşılıyor.

Yılmaz, bu konuda, “Üçüncü bir kişinin Başbakanlığında hükümet kurulabilir. Bu kişinin Ecevit olması benim değil, milletin isteğidir. DSP’li hükümet yeni bir başlangıç olur.” diyor.

Görüldüğü gibi Yılmaz’ın şu anda kafasındaki tek sorun yeni kurulacak hükümette ne şart altında olursa olsun Başbakan olmak.

Eğer kendisi Başbakan olamıyorsa, Ecevit’e ve hatta Refah’la yapacağı koalisyonda bir başkasına bile razı. Yeter ki Tansu Çiller başbakan olmasın.

Şimdi bu yaklaşımda bir ciddiyet, bir tutarlılık, bir ilke sorunu görüyor musunuz?

Doğrusunu isterseniz ben göremiyorum.

Hem DYP’nin görüşlerinin sizin görüşlerinize en yakın görüş olduğunu söyleyeceksiniz, hem de DYP’li birisi olmasındansa hükümeti bir DSP’linin ya da bir Refahlının kurmasına razı olacaksınız.

Bunu anlayabilmek mümkün değil.

Yılmaz, seçimi kaybetmesinin sebebi olarak, Tansu Çiller’in de artık ANAP sloganlarını kullanmasını gösteriyor. ‘Seçmenin gözünde iki partinin farkı kalmadığı için RP ve DSP güçlendi” diyor.

Eğer bu görüşlere sahipseniz, yani öteki partinin de tıpkı sizin programınıza sahip olduğunu düşünüyorsanız, o parti ile koalisyonu neden kişisel şartlara bağlıyorsunuz?

Yılmaz’ın “DYP kadrolarına güvenmiyorum” demesinin pratik hiç bir değeri yok.

Aynı şekilde bir başkası da çıkıp “ANAP’ın kadrolarına güvenmiyorum” diyebilir.

Bunlar son derece sübjektif yargılar.

Aslına bakılacak olursa, mesele güven konusuna indirgendiği zaman tüm ülkenin merkez sağdaki hiçbir kadroya güvenmemesi gerek.

Türkiye 1950 seçimlerinden beri, aradaki kısa Ecevit hükümetleri hariç (ömürleri toplam iki yılı bile bulmuyor) hep merkez sağ hükümetler ya da merkez sağ ağırlıklı koalisyonlar tarafından yönetildi.

Vardığımız yer ortada: Yüzde 80 enflasyon, küçülen bir ekonomi, her yıl artan işsizlik, bir türlü düzeltilemeyen yapısal sorunlar, devlet hazinesinin ve kamu bankalarının yağmalanması vs…

Demek ki “ben onun kadrosuna güvenmiyorum” demekle iş bitmiyor.

Şu anda DYP’nin ANAP’tan fazla üç sandalyesi var. BBP’liler de kendi partilerine döndükleri zaman fark 11 sandalyeye çıkacak.

Bu farkı yok saymanın imkanı yok.

Öte yandan ANAP’ın aldığı oylar da DYP’den fazla. Bu gerçeği de yok saymanın imkanı yok.

O zaman iki liderin çocukça kavgaları bir kenara bırakmaları gerek.

Tansu Çiller, Mesut Yılmaz’ın konuyu kişiselleştirmesinden ve kafa karışıklığından yararlanmaya çalışıyor.

Yılmaz’ı ya seçime, ya da Refah ile koalisyona zorluyor.

Çiller’den daha tecrübeli ve bilgili olduğunu söyleyen Yılmaz da bu tuzağın farkında değilmiş gibi davranmaya, konuşmaya devam ediyor.

Öyle görünüyor ki sonunda kurulacak hükümeti ANAP ile Refah Partisi birlikte oluşturacaklar.

Bakalım, Çiller’e güvenmeyen Yılmaz, gayrı ciddiliği ile ünlü Erbakan’a nasıl tahammül edecek?

Bakalım bu koalisyon kaç ay sürebilecek?

Artık koalisyonun muhtemel ortakları belli olduğuna göre işi bari çok uzatmasınlar.

Yılmaz’a, Refah ile kuracağı koalisyon şimdiden hayırlı olsun!