İstifa, onurlu bir davranış olur!
Dünkü Hürriyet, son yılların önemli gazetecilik başarılarından birisini sergiledi ve Tansu-Özer Çiller çifti tarafından bir “yalan rüzgarına” döndürülen “Dallas” öyküsüne son noktayı koydu.
Bugünkü Posta’nın manşetinde bu ibret verici öykü yer alıyor.
Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde Kuşadası’nda bir çiftlik aldığı ve kamu imkanlarını da kullanarak burayı ihya ettiği daha önce de gazeteler tarafından ortaya atılmıştı.
Çiller çiftinin sık sık giderek tatillerini geçirdikleri bu çiftlik ile ilgili iddialar zamanında ANAP Milletvekili Mehmet Seven tarafından Meclis’e kadar getirilmişti.
O zaman bu iddiaları Başbakan olan Tansu Çiller değil, eşi Özer Çiller yanıtlamak ihtiyacını duymuştu.
Bir Başbakan ile ilgili iddianın kendisi tarafından değil de kocası tarafından yanıtlanmasındaki garipliği o zaman kimse önemsememişti.
Tutumlu ve şanslı yardımcı
Önemli olan şey iddiaların açıklığa kavuşturulmasıydı. Bu yüzden Türk kamuoyu, Özer Bey’in açıklamalarını ciddiye aldı.
Özer Bey, çiftliğin yanlarında çalışan Suna Pelister’e ait olduğunu iddia ediyordu.
Suna Hanım “tutumlu” bir kadın olmalıydı. Üst düzey memurların bile zor geçindikleri bir ülkede, bir aileye yardımcılık yaparak kazandığı üç-beş kuruşu bir kenara atmış ve koskoca bir çiftlik sahibi olmuştu.
Başbakan’ın yakını olduğu için değil de sadece “şanslı” olduğu için çiftlik devletin tüm imkanlarını kullanarak ihya edilmişti!
Özer Bey’in, tüm Türkiye’nin inanmasını istediği öykü işte buydu.
Kamuoyu da yapacak fazla bir şey olmadığı için “günahları boyunlarına” demiş ve beklemeye başlamıştı.
Ancak, alışmışın kudurmuştan beter olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Özer Bey ve eşi DYP Genel Başkanı ve 8 ay sonrasının müstakbel Başbakanı Tansu Çiller, daha önce hizmetçilerinin üzerine yaptıkları çiftlik evini her nedense üzerlerine almak ihtiyacı hissettiler.
İplik pazara döküldü
Belki Suna Hanım’a güvenleri kalmamıştı. Belki son çıkan suikast söylentilerinden etkilenip, miraslarının çocuklara kalmayacağı korkusuna kapılmışlardı. Bunları bilmek imkansız..
Sebep ne olursa olsun çiftlik artık Çillerler’e ait olduğu inkar edilemeyecek bir mülkiyet yapısına kavuşmuş bulunuyor.
Üstelik minarenin kılıfının hazırlanmasına da bir hayli özen gösterilmişti. Ama çabaları boşa çıktı. İki uyanık gazeteci dümeni fark edip, ipliklerini pazara döktü.
Bundan sonra nelerin olacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Önümüzdeki günlerde Meclis’te Tansu Çiller ile ilgili bir çok soruşturma dosyası gündeme gelecek.
Çiller son ortaya çıkan bu rezaletten sonra bakalım kendisini nasıl kurtaracak?
Ankara’daki nabzı tutan arkadaşlarımız Çiller’in TEDAŞ soruşturmasından kurtulmayı başarsa bile TOFAŞ’ta bir hayli zorlanacağını bildiriyorlar.
Mal hırsının boyutları
Kendisi ile ilgili ciddi iddialar karşısında doğru söylemediği ortaya çıkan bir siyasetçinin yapması gereken ilk iş istifa etmektir.
Benim kişisel önerim de Tansu Çiller’in vakit geçirmeden istifayı basıp, bu memleketten mümkün olduğu kadar uzaklara gitmesidir.
Bir Türk olarak bunu talep etme hakkım olduğunu düşünüyorum.
Söylediklerine güvenemeyeceğim, ne zaman doğru söylediğini, ne zaman gerçekleri çarpıttığını bilemeyeceğim birisinin başbakan olduğu bir ülkede yaşamak istemiyorum.
Çiller’in mal hırslarının ulaştığı boyutları gördükten sonra da aklıma gelen bir soruyu sormadan edemiyorum: Gazetelerdeki kuponları da kesiyorlar mı?