Rezillik içinde rezillik
Sekreteri tarafından vurulan milletvekili olayının örtbas edilmek istendiğine Posta daha ilk günden dikkatleri çekmişti.
Posta’nın haberi ciddi kanıtlara dayanıyordu.
Tabancadan çıkan tek bir kurşunun nasıl olup da bir kişiyi göğsünden ve kolundan, ikinci kişiyi ise bacağından yaraladığı bir türlü açıklanamıyordu.
Ama ortada ciddi tanıklar vardı.
Meclis Koruma Amiri bunlardan biriydi.
O verdiği bütün ifadelerde silahın bir kere patladığını ve aynı kurşunla sekreterin iki yerinden, milletvekilinin de bir yerinden yaralandığını iddia ediyordu.
Daha sonra koroya savcı da katıldı.
Olayın tamamen bir kaza olduğunu belirterek dosyayı kapattı.
Böylece milletvekili İlyas Aktaş paçayı sıyıracaktı.
Bütün hesap, sekreter Fatma Akıntürk’ün konuşturulmaması üzerine kurulmuştu.
Ancak, dün gece Uğur Dündar, Arena programında bütün hesapları altüst etti.
Susacağı zannedilen sekreter Fatma Akıntürk konuştu. Uğur Dündar, bir kez daha örtbas edilmek istenen bir skandalı gün ışığına çıkarmış oldu.
Böylece, kalbi yaralı bir kadının gerektiğinde en tehlikeli kaplandan bile daha tehlikeli olduğu da ortaya çıktı.
Sekreter Akıntürk, televizyondan milyonlarca kişiye olayın bir kaza olmadığını açıkça anlattı.
Olayın temeli bir seks skandalına dayanıyordu.
Evli olan milletvekili İlyas Aktaş, sekreterin ifadesine göre kendisine “zorla tecavüz” etmişti. (Tecavüz elbette zorla olur. Cinsel ilişkinin gönüllü olması zaten durumu tecavüz olmaktan çıkarır, karşılıklı rızaya dayalı cinsel bir eyleme çevirir. Sekreterin ‘zorla tevacüz’den kastının ne olduğunu doğrusu anlayamadım.)
Ancak Akıntürk’ün daha sonra söyledikleri milletvekili ile sekreteri arasındaki ilişkinin “zorlama”dan ziyade “rıza”ya dayandığını da ortaya koyuyordu.
Çift birlikte İstanbul’a gitmişti. Fethiye’de tatil yapmıştı. Milletvekili zaman zaman onu evinde de ziyaret ediyordu, vs.
Bütün bunlar milletvekilinin, metresini, kendisine sekreter olarak işe almış olduğunu gösteriyordu.
Yasalar milletvekillerine sekreter çalıştırma hakkı veriyor. Bundan amaç, milletvekillerinin bir bölüm işlerini üzerlerinden almak ve böylece onların millete daha iyi hizmet etmelerini sağlamak.
Milletvekillerinin sekreter olarak istedikleri insanı işe almakta serbest oldukları da bir gerçek.
Şu anda Meclis’teki bir çok milletvekili ya sevgilisini, ya da yakın bir akrabasını yanında sekreter olarak çalıştırıyor. Onların maaşları bizim verdiğimiz vergilerden ödeniyor.
Skandalın birinci ayağı işte bu.
Milletvekilleri bu haklarını kötüye kullanıyorlar. Yanlarında çalıştırdıkları danışman ve sekreterleri yakınları için bir “arpalık” gibi görüyorlar.
İşi İlyas Aktaş gibi “ikinci evlilik” amacıyla kullanmaya dökenlerin sayısı hiç de az değil.
Medeni bir ülkede sadece bu durumun bile ortaya çıkması o milletvekilinin istifasını gerektirecek ağır bir skandal sayılır.
Skandalın ikinci boyutu yine bizim verdiğimiz vergilerle maaşı ödenen bir koruma amirinin, gerçeklerin halkın gözünden saklanması için uğraşması.
Oysa o zatın görevi, milletvekillerinin skandallarını örtbas etmek değil.
Aksine maaşını hak etmesi için her türlü yasadışılığın üzerine gitmesi gerek.
Skandalın üçüncü boyutu adli, ancak savcıyı doğrudan doğruya bu nedenle sorumlu tutmak mümkün değil.
Savcı sonuç olarak eline gelen hazırlık soruşturmalarına ve verilen ifadelere dayanarak kararını veriyor.
En başta bir milletvekili ve bir koruma amiri yalan söylüyorsa, onun yapacak fazla bir şey elinden zaten gelemez.
Ancak bu durum, skandalın adli bir niteliğe bürünmesinin de önüne geçemiyor.
Adli sistemimiz de olayın örtbas edilmiş olmasından kendi payına düşeni alıyor, prestij kaybediyor.
İlyas Aktaş olayı milletvekillerimizin giderek halktan koptuklarını, hatta kendilerini “üstün bir sınıf zannettiklerini” ortaya koyuyor.
Hostes döven milletvekilinin cezasız kalması hatta kendi partisi içinde bir kahraman durumuna bile getirilmiş olması da bunun en taze örneklerinden.
Haysiyetli insanların aslında bu tür skandallara karışınca yapmaları gereken şey ilk önce istifa etmektir.
İlyas Aktaş’ın ortaya yeni çıkan bu gerçekler karşısında nasıl davranacağını hep birlikte göreceğiz.
Biz millet olarak ona cezasını gelecek seçimde nasıl olsa veririz.
Ama şu anda içinde bulundukları çatının kutsallığını korumak görevi en çok milletvekillerimize düşüyor.
Bakalım, onlar bu skandal karşısında ne yapacaklar?