Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Temiz yayın-kirli yayın

Cine 5’in Yönetim Kurulu toplanmış ve bir karar almış. Cine 5’te artık “temiz” yayın yapılacakmış. Bugüne kadar yayınladıkları “kirli” filmleri ve 900’lü hat duyurularını artık yayınlamayacaklarmış.

Cine 5 bu kararı, abone sayısını arttırmak için bir reklam olarak görüyor olmalı ki, yerli yersiz her fırsatta bu duyuru tekrarlanıyor.

Maçın en heyecanlı yerinde bir de bakıyorsunuz, Cine 5’in temiz yayın kararı..

Bununla da yetinilmiyor, bir de haberler görüntüsü altında, reklamcıların “testimonial” dedikleri türden, sözde izleyici görüşleri aktarılıyor.

Bunlardan anlaşıldığı kadarıyla, eski Cine 5 izleyicilerinin tümü bu kararı pek beğenmişler.

Bir tane hanım diyor ki “Kocamla bile izlerken yüzüm kızarıyordu”..

Bakın şimdi şu münasebetsize. Yüzünün kızardığı şeyi niye oturup seyrediyorsun? Televizyonunun kapatma düğmesi yok mu?

Benim bildiğim kadarıyla bu tür filmler zaten çok geç saatte gösteriliyordu. Geceyarılarına kadar oturup, Cine 5 seyrettiğine göre, neyle karşılaşacağını biliyor olmalıydı.

Umumi ahlaka aykırılık
Diyelim ki normal film var diye yanlışlıkla açtı. Peki filmdeki garipliği farkedince niye televizyonu kapatmıyor ya da başka kanala zaplamıyor?

Bir başkası diyor ki, “çocuklar gizli gizli seyrediyorlardı”.

Gecenin o saatinde yatakta olması gereken çocuğun televizyon karşısında işi ne? Diyelim ki çocuğuna söz geçiremiyorsun, Cine 5 anahtarını decoderden çıkarıp cebine atarak, yayını şifreli hale getirmeyi de mi akıl edemiyorsun?

Velhasıl bir sürü saçmalık.

Derdim, Cine 5’in ne yayınlayıp, ne yayınlamayacağı değil. Umurumda da değil, ne isterlerse onu yayınlasınlar.

Bu vesileyle müstehcen yayınlar konusuna değinmek istiyorum, hepsi bu.

Türk hukuku müstehcenliği “umumi ahlaka aykırılık” olarak tanımlıyor.

Suçun tanımı böyle soyut olunca da müstehcenliğin nerede başlayıp nerede bittiği de hep tartışma konusu oluyor.

Örnek vermek gerekirse, bir erkek ile bir kadının bir parkta herkesin önünde cinsi temasta bulunmaları kime sorarsanız sorun ahlak dışıdır. Demek ki bu müstehcen bir davranıştır.

Ama bir kadın ile bir erkeğin bir parkta birbirlerinin ellerini tutup, öpüşmelerine herkesin yaklaşımı farklıdır. Bana sorarsanız bu ayıp değil hatta güzel bir şeydir. Ama bir başkası bunu ahlaka aykırı bulabilir. Peki şimdi bu davranışı müstehcen olarak niteleyebilir miyiz?

Yasadaki tarife göre demememiz gerekir. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil..

Bu durum, eğer o dönemde topluma demokratik bir hava hakimse, insanların bireysel özgürlükleri konusu ön plandaysa müstehcen sayılmayacaktır.

Buna karşılık, toplumdaki genel hava tutuculardan yana esiyorsa, benim gibi düşünenlerin sayısı ne kadar olursa olsun o kadın ile erkeğin öpüşmesi genel ahlaka aykırı ve müstehcen bulunacaktır.

İslam kisvesinde yobazlık
İşte bu noktada Cine 5’in “temiz yayın” kararını çok anlamlı buluyorum. Normal yayın yapan, isteyen herkesin istediği anda seyredebileceği bir kanalda yayınlanan bir film ile, aynı filmin şifreli bir kanalda, özel bir gurup izleyiciye gösterilmesi aynı şey değil.

Bu nedenle “genel ahlaka aykırı” sayılabilecek filmlerin gösteriminde, genel kanalların daha titiz davranmaları, bu tür filmleri oynatmaktan kaçınmaları çok doğal.

Bazıları için “müstehcen” sayılabilecek bir filmin şifreli bir kanalda gösterilmesi ve yalnızca seyretmek isteyenlerin seyredebilmeleri de aynı şekilde çok doğal.

Daha önceki bir çok yazımda da sözünü etmiştim. Şimdi kısaca bir daha tekrarlayayım.

Refah Partisi’nin toplumda estirdiği rüzgar, kaçınılmaz olarak tutuculuğu, islam kisvesine bürünmüş yobazlığı biraz daha fazla öne çıkardı.

Refah’ın estirdiği rüzgar
Vaktiyle, sosyal demokrat CHP, nasıl kendi dışındaki sol akımların estirdiği rüzgardan etkilenip, olduğundan daha solda göründüyse, bugün de aynı durum merkez sağdaki partiler ve siyasi akımlar için geçerli.

Onlar da toplumsal konulardaki politikalarında, söylemlerinde ister istemez Refah’ın estirdiği bu tutucu rüzgardan etkileniyorlar.

Seçimlerde ANAP ve DYP listelerine hakim olan “potansiyel Refahçıların çokluğu bunun bir göstergesiydi.

Önümüzdeki günlerde, bu iki partinin kurduğu hükümetin alacağı kararlarda, çıkaracağı kanunlarda Refah’a rahmet okutturacak şeyler olacağını da şimdiden rahatlıkla söyleyebiliyorum.

Siyasi partileri etkileyen bu rüzgarın toplumsal hayatımızı etkilemesinin de kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.

Cine 5’in aldığı bu son kararı da bu etkileşimin bir yansıması olarak görüyorum.

Yalnızca abone olanların, o da canları çok çekerse izleyebileceği, seyretmek istemeyenin ulaşamayacağı bir kanalın bu kararı alması ve bir adım daha da ileri giderek bunu “temizlik” olarak sunması çok ilginç.

Refah rüzgarının nerelere ulaşacağını, kimlere sakal bıraktırıp tespih çektireceğini yakında daha iyi göreceğiz.