Oprah Winfrey 45 yaşında ve Amerika’da ‘talk show’ların kraliçesi olarak tanınıyor. Oprah’nın (Yanlış anlaşılmasın, bu hitap tarzı bu güzel zenci kadınla samimiyetimizden kaynaklanmıyor. Memleketinde artık herkes ona böyle dediği için ben de küçük ismiyle yazacağım) Amerikan gösteri dünyasının en çok kazanan 10 isminden birisi olduğunu söylersem, sanıyorum ününün boyutları ve biraz sonra anlatacaklarının önemi daha iyi anlaşılır.
Oprah, televizyondaki sohbet programlarının en çok tercih edilen ismi. Burada saymama yetmeyecek kadar çok ünlü kişi en gizli sırlarını onun sohbet programlarında açıkladı. Oprah o kadar başarılı ve ünlü oldu ki zayıflamakta kullandığı diyet programları bile en az programları kadar ilgi çekiyor. Bu denli şöhret olunca kendisinin de hiçbir sırrı kalmadı. Kaç kere tecavüze uğradığından tutun da babasının kim olduğunu bilmemesine kadar özel hayatına ilişkin birçok sırrın açıklanması her seferinde Amerika’da büyük olay yarattı.
Oprah’nın bağlı bulunduğu televizyon şebekesiyle yaptığı sözleşme iki yıl sonra sona erecek. Ama o bugünden iki yıl sonra sözleşmesini yenilemeyeceğini ve televizyondaki sohbet programına son vereceğini açıklamış bulunuyor. “Talk show’lar sonunda kendi kendilerini yok edecekler. Programlara ilgi çekmek için daha ne kadar alçalabiliriz, bilmiyorum. Ben bu kadar alçalmaya hazır değilim ve bu işte yokum” diyor.
Oprah’nın televizyondaki ‘talk show’ların geleceği için bu kadar karamsar olması en büyük rakibi Jery Springer’den kaynaklanıyor. Springer için reyting her şey demek. Reytingi artıracağına inandığı her türlü rezilliği televizyonda sergilemekte bir sakınca görmüyor. Konuklarını açık saçık konuşmaya yönlendiriyor ve onların birbirleriyle yumruk yumruğa kavga etmelerine ortam hazırlıyor.
Oprah, “Bir süre öncesine kadar Springer’in önemli bir rakip olduğunu düşünüyordum. Ancak artık başarısının uzun sürmeyeceğine inanıyorum. Çünkü programını bir sirke dönüştürdü. Canlı yayında birini öldürmedikçe, kafasına sandalye vurmadıkça, seks yapmadıkça, geçenlerde gördüğüm gibi pantolonunu indirip cinsel organını sergilemedikçe hiçbir önemi yok. Acaba toplumun beğenisi bu hızla alçalmaya devam eder mi? Korkarım evet, edebilir. Öyleyse benim gitme zamanım da gelmiş demektir” diyor.
Oprah ile yapılan röportajı okuyunca hem bir rahatlama duydum, hem de garip, ama içime sıkıntılar bastı.
Rahatladım, demek ki televizyon talk show’larının giderek seviye kaybetmesi, insanların birbirlerine hakaretler yağdırması, hatta birbirlerini yumruklayıp dişlerini kırmaları yalnızca bize özgü bir ‘alçalma’ göstergesi değilmiş. Bizden başka ülkelerde de bunlar olabiliyormuş.
Eline mikrofonu alanların dakikalar boyunca bir başkasına (son zamanlarda favori ortak düşman Banu Alkan’a) hakaretler yağdırılmasına tahammül edemiyordum. Sohbet programlarını yönetenlerin bu durumu teşvik etmeleri ve sonra da bir kenara çekilip alaycı bir tebessümle sırıtmaları sinirime dokunuyor.
İçime sıkıntılar basmasına yol açan şey de esasen bu durum. Oprah’nın verdiği örneklere bakarsak bizim sohbet programlarımızın alçalması henüz yeterli seviyeye ulaşmamış görünüyor. Hakaretleri, açık saçık esprileri, yumruk ve tokat atarak muhatabının dişini kırmayı gördük ama televizyonda cinsel organını gösterenler henüz yok. Öyleyse çok yakın gelecekte bir de bunlarla karşılaşacağız.
Amerika örneği de gösteriyor ki alçalmanın sınırı yok. ‘Alçak’lığın da bir tür ‘yükseklik’ ifade ettiğini düşünecek olursak, yakında ‘çukur’larla da karşılaşacağız demektir. Sıkı durun, az sonra….