Deprem haberleri ve halkın ruh sağlığı
Deprem sonrası halkın ‘ruh durumunu’ ölçmek üzere yapılmış bir araştırma gördüm. Deprem bölgesinde (İstanbul, Kocaeli, Adapazarı, Bolu, Eskişehir, Bursa) yaşayan halkın yüzde 70’inden fazlası depremden olumsuz yönde etkilenmiş durumda. Korku, en sağlam evlerde oturanları, deprem tehlikesine en uzak olanları bile ciddi olarak etkilemiş bulunuyor.
Hareketli fayların olduğu bir bölgede yaşıyoruz. Burası bizim ülkemiz, yaşamaya da devam edeceğiz. Ancak öyle görünüyor ki bu korkuyu içimizden söküp atamazsak deprem giderek tüm hayatımızı teslim alacak. Özel yaşamımızı, iş hayatımızı ve tüm ülkenin ekonomisini tehdit edecek boyutlara varacak.
Burada en büyük sorumluluk, deprem üzerine her gün konuşan bilim adamlarımıza, özellikle de görsel medyaya düşüyor.
Depremle birlikte yaşamayı öğrenmek demek, elbette depreme karşı alınması gereken tedbirleri almaktan vazgeçmek değil. Bu konudaki uyarıcı yayınların devam etmesinde fayda var. Evlerimizi, fabrikalarımızı, yollarımızı depreme dayanacak güçte yapmalıyız. Depremin yol açtığı yıkımın yaralarının sarılmasını, kamu ve yerel yönetimlerin sorumluluklarını bilmelerini, sorumluların cezalandırılmasını takip etmeliyiz. Ama bunu yaparken halkın içine düştüğü korkuyu büyütecek, paniği artıracak yayınlardan da sakınmalıyız.
Bilim adamlarımız artık uluorta konuşmamalılar. Onların tamamen bilimsel bir açıklıkla söyledikleri şeylerin, fısıltı gazetesinin de etkisiyle ‘yarın büyük bir deprem olacak’ şekline dönüşmesini önlemenin yolu, ‘bilimsel falcılık’tan vazgeçmekten geçiyor. Bu aşamada sade vatandaşın bilmesi gereken şey sadece şu: 1-Bulunduğumuz bölge depreme hassas, binalarımızı kontrol ettirmeli ve yeni binaları depremi dikkate alarak inşa etmeliyiz. 2-Deprem sırasında pasif korunma tedbirlerini öğrenmeliyiz. 3-Bir depremin ne zaman olacağını kestirebilecek bir bilgi ve teknolojiye insanlık sahip değil.
Halkın kafasını karmaşık enerji birikimi ve fay kırılma doğrultusu tahminleri ile karıştırmamalı, korkuyu beslememeliyiz.
Basın ‘senaryo’ yayımlamaktan vazgeçmeli. ‘Yedi şiddetindeki depremde bilmem hangi semtte her bin kişiden altısı ölür’ gibi bilimsel doğruluğu tartışılır, adı üstünde senaryoları yayımlamak, zaten gergin olan halkın sinirlerini iyice bozuyor, depremden başka bir şey düşünemez hale getiriyor. Bu tür haberleri eski dehşet görüntüleriyle desteklemek korkuyu büyütüyor.
Türkiye’nin deprem tarafından teslim alınmasına izin vermemeliyiz.