RADİKAL

Hani bunun ilk sahibi?

 Tansu Çiller ve Özer Çiller’e ait göz kamaştırıcı servetin kaynağı giderek bir fıkraya dönüşüyor.

Tıpk’ı ‘nasıl zengin oldun’ sorusuna “Önce bir kasa limon aldım, onu satıp iki kasa limon aldım, onu satıp dört kasa limon aldım, derken amcam öldü ve tüm mirası bana kaldı” diye cevap veren adam gibi…

Özer Bey, hatırlayacaksınız, önceki gün TBMM Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede servetlerinin kaynağını ‘kaynanamın çıkınında bulduk’ diye açıklamıştı. Hakkı Devrim dünkü Radikal’de söz konusu para ve altınların değil bir çıkına bir çuvala bile zor sığdırılabileceğini matematiksel olarak kanıtladı.

Tansu Hanım da eşinin açıklamalarının yeteri kadar inandırıcı olmadığının farkında olmalı ki Kanal 7’de yayımlanan röportajında (görüyorsunuz insan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Şimdi ancak Kanal 7’de kendisini dinleyecek birilerini bulabiliyor) servetin annesinin çıkınından değil, babasının mirasından kaynaklandığını söyledi.

Tansu Hanım’ın 25 yıl önce vefat eden babasının bıraktığı miras Yeşilköy’de 4 yalı, İstanbul’da 7 katlı bir işhanı, bahçeli bir ev, İzmir’de bir tarla, Milas’ta bir zeytinlikten oluşuyormuş.

Tansu Hanım’ın servet sahibi olma ve bunu geliştirme yeteneklerinin bir devlet memuru olan babasından geldiği açıkça anlaşılıyor.

Tansu Hanım’ın babası Milas’ta Telgraf Müdürü’ olan bir babanın oğlu. Yani devlet memuru çocuğu. İlkokuldan sonra bitirdiği okullarda hep iyiliksever insanların yardımıyla okumuş. Bir süre gazetecilik yapmış, sonra belediyeye ‘intisap’ etmiş, İstanbul’da Teftiş Kurulu Başkanlığı’na kadar yükselmiş.

Çeşitli kurumlarda Teftiş Kurulu Başkanı olan birçok sınıf arkadaşım var. Hiçbiri Tansu Hanım’ın babasının gösterdiği başarıyı gösterebilmiş değil. Aldıkları maaşla çocuklarını zor okutuyorlar, eşleri çalışmasa kasabın bakkalın önünden geçmeye yüzleri olmayacak. Bırakın 4 yalı, bir işhanı sahibi olmayı, oturdukları evlerin kooperatif taksitlerini bile zor ödüyorlar.

Sizin anlayacağınız Tansu Hanım’ın merhum pederi ‘işini bilen bir memur’muş.

O kadar işini bilen biriymiş ki servetinden karısına kuruş kalmamış da bütün mirasını kızına ve damadına bırakabilmiş.

Çıkınına dünyaları sığdıran Tansu Hanım’ın annesi de çocukluğunda maddi zorluklar içinde yaşamış. Ailesinin geçimine katkıda bulunabilmek için okulunu yarım bırakıp belediyede işe girmiş ve bize Tansu Hanım’ı armağan eden mutlu bir evliliği bu sayede yapmış.

Başkası inanıyor mu bilemem. Ama Çiller servetinin kaynağını bugün ikisi de hayatta olmayan insanların ruhunu taciz ederek açıklama çabaları bana hiç de inandırıcı gelmiyor.

Bunları dinledikçe dilime Yunus Emre’nin deyişi takılıyor:

Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi,
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan.