Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

İşaret fişeği

Merve Kavakçı’ya yönelik ‘operasyon girişimi’nin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne adaylığının kesinleştiği bir döneme denk gelmesi sadece bir tesadüf olabilir mi?
Önceki geceden beri kendime en çok bu soruyu soruyorum.

Bu ana sorunun yanı sıra yanıtını bulamadığım birçok ‘yan soru’ da var.
Bir ‘sanık’ sorgulanacağı zaman gazetelere ve televizyonlara ‘Şu saatte bilmem kimi polis evinden alıp savcılığa getirecek’ diye haber vermek, ne zamandan beri başvurulan bir uygulama?
Ne zamandan beri bizzat savcı yanına güvenlik güçlerini de alarak bir sanığı (ki Merve Kavakçı henüz sanık konumunda bile değil, hakkında açılan bir soruşturma var sadece) sorguya almaya gidiyor?
Bir savcının ‘Bir saat sonra gelip gerekirse kapıyı kırarak içeri girer, alırım’ demesinde bir anormallik yok mu?
Doğrusunu isterseniz bu sorulara iç rahatlatıcı yanıtlar bulamıyorum.
Bir gazeteci olarak zaman zaman bir yazım nedeniyle hakkımda bir soruşturma başlatıldıysa savcılığa ifade vermek için çağrıldığım oluyor.
Böyle bir durumda izlenen yöntem şu: Evime ya da gazeteye polis bir kâğıt bırakıyor: Yarın şu saatte şu karakola başvurun.. Sabah işe giderken karakola uğrayıp savcılığa ifade vermem için çıkarılmış bir ‘davetiye’ alıyorum. Eğer görevli memur o sırada işinin başında değilse ya da başka bir işle meşgulse bir çay içip, karakoldaki polislerle sohbet ediyorum. ‘Davetiye’yi imza karşılığı aldığımda bana sıkı sıkı tembih ediyorlar: İfadenizi verdikten sonra bu kâğıdın arkasını damgalattırıp bize getirin.. Onu da yapıyorum.
Ne evimin etrafının polislerce sarılmasına gerek kalıyor, ne de bizzat savcının gece yarıları işini gücünü bırakıp kapıma dayanmasına..
Yeri yurdu belli, yaptığı iş belli herkes için de sanıyorum bu yöntem uygulanıyor. Sonuç olarak davete uymazsam, polis tarafından alınıp, ‘mevcutlu olarak’ ifadeye götürüleceğimi biliyorum.
Diyelim ki TBMM Başkanı’nın bir hatası nedeniyle milletvekili dokunulmazlığı dikkate alınmadı. Peki herkes için geçerli olan bu uygulama neden Merve Kavakçı için geçerli olmuyor?
Kavakçı’ya ifade vermesi için bir davetiye gönderilmiş mi? Kavakçı bu davetiyeyi almaktan mı kaçınmış, yoksa davetiyeyi aldığı halde ifade vermekten mi?
Sorular ne kadar artarsa olayın anlamsızlığı ve hukuksuzluğu da o kadar ortaya çıkıyor.
Sanıyorum işin içine son günlerde olduğu gibi bir kez daha ‘iyi saatte olsunlar’ karışmış bulunuyor.
Başbakan’ın Amerika gezisi başlarken cezaevlerini basıp, canları devletin namusuna emanet edilmiş insanları döverek öldürmek de bence aynı ‘iyi saatte olsunlar’ın işiydi, bu da…
Türkiye ne zaman demokratik Batı dünyasının bir parçası olmak yolunda bir ileri adım atmaya niyetlense hep aynı ‘iyi saatte olsunlar’ ortaya çıkıyorlar.
Helsinki’deki AB ve İstanbul’daki AGİT zirvelerine çok az zaman kaldı. Türkiye’yi bu ortamlarda zor duruma düşürecek geniş çaplı senaryoların sahneye konmasından endişe ediyorum. Merve Kavakçı olayının bu geniş çaplı operasyon için bir ‘işaret fişeği’ olmasından kuşkulanıyorum.