Motosiklet senfonisi
BARCELONA-Gazetemizin idari servislerinde çalışan şakacı arkadaşlar Posta’nın paparazzilerine bir “yaşam kiti” armağan etmişler. Hayal Kahvesi’nin kapısını bekleyen maaşlı eşkıyalar Posta muhabiri Uğur Soysal’ı hastanelik ettikten sonra ve nedense bütün gazetecilik kuruluşları dillerini yutup bu olayı seyrederken belki de böyle bir tedbir gerekliydi.
‘Yaşam kiti’, yapı işçilerinin inşaatlarda taktıkları türden sarı bir baret ve bir ilkyardım çantasından oluşuyor. İlkyardım çantasının İçinde ağrı kesiciler, sargı bezleri, ne işe yaradığını kimsenin bilmediği bir iki tüp merhem var.
Şakayı tamamlayan unsur bütün bunların işportadan alınmış sahte bir “Dolce Gabbana” çantasının içine konmuş olması. “Ne de olsa Posta’nın paparazzileri bunlar” diye düşünmüş olmalılar. Takip ettikleri sosyete güzelleri ile aralarındaki gizli bağ belki de sahte de olsa bir DG çantasıyla sağlanıyor.
Gazetecilik her zaman böyle zahmetli bir iş değil. Bütün çilelerinin yanında eğlenceli ve normal bir insanın kolay kolay yaşayamayacağı bir hayat da sunuyor insana, bütün tehlikelerine rağmen.
Bu konuda iyi bir örneğim diye düşünüyorum. İki hafta önce kuş uçmaz kervan geçmez Tiyanşan Dağları’nda diz üstü bilgisayarımla yazımı yazıyordum, bugün Akdeniz’in en güzel kentlerinden birisinde, Barcelona’da aynı işi yapıyorum.
Burada bulunmamın nedeni, size belki saçma gelecek, ama bir motosiklet ‘grand prix’sini izlemek.
Katalonya Marlboro Grand Prix’sinin başsponsoru Philip Morris, dünyanın her tarafındaki sigara reklamı yasağını böyle deliyor.
Kapitalizmin kendine özgü kuralı bu. Yasalarla neyi yasaklarsanız yasaklayın, o ürüne gerçek bir talep varsa, iş kendi mecrasını bulup akmaya devam ediyor.
Böyle büyük spor organizasyonları da bu durumun bir sonucu olarak sigara şirketlerinin büyük mali desteğini arkalarında buluveriyor.
Sigara, hızlı tüketilen bir tüketim maddesi olmaktan çıkıp, bir yaşam biçimi haline getiriliyor.
Motosiklet yarışı bizim kültürümüze çok yabancı bir şey, ama dünyada büyük İzleyici kitlelerini çeken bir spor.
Aslında motosiklet yarışının neresinin spor olduğu konusunda da kafam karışık. Ama herkes bunun bir spor olduğunu iddia ettiğine göre bir bildikleri de olmalı diye düşünüyorum. Acaba zayıflamak için spor yapmayı düşünen arkadaşlarıma bir motosiklet almalarını mı önersem? Ne kadar inandırıcı olabilirim dersiniz?
Bu yarış işinde şu ana kadar en çok ilgimi çeken şey eski yarışların seslerinin kaydedildiği CD’ler. Bu CD’lerde çeşitli yarış pilotlarıyla yapılmış söyleşilerin yanında motosikletlerin çıkardığı sesler yer alıyor. Yarışın startında motorların çıkardıkları cehennemi gürültü, motosikletlerin ısınma turlarında çıkardıkları sesler kasetin içeriğini oluşturuyor.
Yoldan geçen bir tek motosikletin sesine bile zor tahammül eden benim gibi bir insanın motosiklet yarışı sesinin kasetler haline getirilip satılmasını anlaması çok zor. Ama motosiklet düşkünü İsmet Berkan için bunlardan bir tane alacağım. Sabahları kahvesini İçerken bu gürültüyü dinlemesini sağlayabilirsem bu tehlikeli hastalığından vazgeçebilir diye düşünüyorum. Ama yine de bu seslerin ona bir senfoni gibi gelmesinden de endişe etmiyor değilim.
Hem bu ilginç yarışla hem de Barcelona ile ilgili izlenimlerimi iki gün daha okuyacaksınız, ondan sonra Fenerbahçe maçı için Bükreş’e geçeceğim. Dedim ya gazetecilik kimisi için zahmetli, kimisi için eğlenceli bir meslek. Benim şansıma eğlenceli olan kısmı çıkmış gibi görünüyor. Nazar etmeyin ne olur, çalışırsanız sizin de olur!