Yazının başlığını Can Yücel’in bir kitabında okuduğumu hatırlıyorum. 1995 kışı başındaki Türkiye’nin durumunu bundan daha güzel açıklayabilecek başka bir söz bulunabilir mi, bilmiyorum.
Geçen günkü yazımda “hayatı sorgulamak” deyimine sinir olduğumu belirtmiştim. Bu söze neden kızdığımı da bir fırsatını bulursam yazacağımı söylemiştim.
Kamuoyunun nabzını çok iyi tutan bir arkadaşımız var. Yaptığı işin bir gereği olarak, bilgisayarında tüm Türkiye’deki “davranış önderi” diyebileceğimiz kişilerin adresleri ve telefonları kayıtlı.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin birinci sınıfında ilk girdiğim ders siyaset bilimi dersiydi. Profesör Bülent Daver, o yılların efsane siyaset bilimcisi Fransız Maurice Duverger’yi pek severdi.
Dün gördüğüm bir gazete ilanından söz etmek istiyorum. “Bir mum yakıyoruz” başlığı ile yayınlanan ilandaki fotoğraf ve ilanın altındaki imzaydı, ilgimi çeken.
Seçim yasaklarının başlamasından hemen önce yayınlanan kamuoyu araştırmasının sonuçları, bu seçimdeki ciddi sorunun “kararsızlık” olduğunu ortaya koyuyor.
Eğer yabancı -devlet adamlarının cinsel yaşamlarına meraklı birisi değilseniz, Yunanistan’ın ihtiyar Başbakanı Papandreu ile hostes sevgilisi Liani’nin aşklarını ilk kez ilan ettikleri yerin, Papandreu’nun açık kalp ameliyatı olacağı hastanenin koridoru...